Makale : İnceleme : Oyun Metni: Şahmeran
Şahmeran
Şahmeran, yazarın da belirttiği gibi, daha çok Doğu ve Güney Doğu Anadolu'da anlatılan bir halk masalından yola çıkılarak yazılmış bir yapıt. Masalı önce «masalımsı bir roman» olarak ele almayı düşünen Erhan Bener, konuyu özellikle simgesel yanını vurgulayarak oyunlaştırmayı yeğlemiş.Yapıt iki perde, on sekiz tablodan oluşur. Zaman, «İslâmiyet'ten önce belirsiz bir zamandır.» Olaylar, Meran'ların mağarasında, Tebriz'de ve Kafdağı'nda geçer.
Konu kısaca şöyledir:
Belden aşağıları yılan, belden yukarıları insan olan Meran'Iar Zalim Şah'ın diktatörlüğü yüzünden yerin yedi kat dibindeki mağarada dostluk, kardeşlik, bilgelik içinde yaşamaktadırlar. En büyük umutları bir gün yeryüzüne, güneşe çıkıp insanlarla barışçı bir birliktelik kurmaktır. Oyun" 'başladığında Ece'leri ölür, yerine kızı geçer. Öte yandan Şahmeranlar’ın ölünce kızlarının kalıbına bürünerek, hiç ölmemiş gibi yeniden dünyaya geldiklerine inanılır. Yeni Şahmeran'ın hemen o gün evlenmesi gerekmektedir. Adaylar sınavda başaramaz. Genç Ece, günlerdir düşlerine giren, âşık olduğu ve bir rastlantı sonucu arkadaşı Şehmur'la mağaraya düşen Camsap'la evlenir. Bir süre sonra, Tebriz'de aranmakta olan Camsap Şehmur'la birlikte halkına yardım etmek ister. Şahmeran'dan izin alıp yeryüzüne çıkarlar ve hemen tutuklanırlar. O sıralarda Şah Keyhüsrev vezirince yavaş yavaş zehirlenmektedir. Kendini iyileştirenin her suçunu bağışlayacağı gibi onu kızı Şahbanu'yla da evlendirecektir. Camsap Şahmeran'ın verdiği büyülü ilâçla onu iyileştirir. Ama tam olarak özgür olabilmesi için Şah'la işbirliği yapan Dev'i öldürmesi gerekir. Yine karısının verdiği sihirli bıçakla bunu da becerir. Kayalıklardan düşe düşe bir cüce düşer. Bu arada Şehmur Camsap'la evlenmek isteyen Şahbanu'ya her şeyi anlatır. Şahbanu, Camsap'la çağırttığı karısını sihirli bıçakla öldürür. Ne var ki Şahmeran gebedir ve ölse bile çocuğu onun biçiminde yeniden can bulacaktır. Öyle de olur. Oyunun sonunda, saldırıya uğramış Meran'lar yeni Ece'lerini alkışlarken ölenlerin yolundan şaşırmadan yürümeye and içip, yeryüzüne çıkıp çoğalmaya, insanlara barışı getirmeye karar verirler.
Oyunun birinci perdesi daha çok bir serim niteliğindedir. Meran kabilesinin Ece'lerine ilişkin gelenekleri anlatılır, barışçılıkları, bilgelikleri vurgulanır. Tebriz'deki durum, Şah’ın zalimliği, Kafdağı’ndaki Dev'le işbirliği, halkın yoksulluğu, ezilmişliği sergilenir. Meran'ların gelenekleri aktarılırken daha çok söylem düzleminde kalmıştır yazar, olanlarla olacaklar çoğunlukla söyleşilerle izlenir. Meran'lar bildikleri ya da bilmeleri gereken geleneklerini, dünya görüşlerini yeniden konuşup (?), birbirlerine «unuttun mu?», «unutma», «unuttum» sözcükleriyle anımsatırlar. Seyirci / okuyucuyu bilgilendirmek amacıyla başvurulan bu yöntem, sahnesel öğelerden yararlanıp oyunun kurgusu içinde eritilmediğinden birinci bölümü oldukça durağan kılar. Tebriz'deki olaylar, birkaç sahne dışında, hep aynı “tablo”yla, tek boyutlu olarak gösterilir: Bir sokak, Zalim Şah'ın fermanını açıklayan Haberci, ezilen yoksul halk. İlk perdenin asal kişisi Şahmeran'dır. Oyunun başında destansı, trajik bir kişilik olarak tanıtılır. Meran mağarası / Tebriz karşıtlığı bireysel boyutta Şahmeran/ Camsap karşıtlığına koşuttur. Şahmeran'ın Camsap'la evlenmesi, düşman iki kent arasında barış tohumlarının atılması olacaktır bir yerde Asıl olay, oyundaki eylem, ikinci bölümde görülür. Burada Camsap kahraman olarak çıkar karşımıza, ülkesini Şah'tan kurtarmak ister, düşmanlarla savaşır. Zalim'e karşı gelen Camsap'ın yanında «İyiler» vardır, yani Meran'lar, ezilen halk; karşısındaysa «Kötüler»: Acımasız Şah ve çevresi, Dev, Şehmur. İyiler hep iyidir, söylemleri hep barış, kardeşlik, «yüreklerdeki sevgi ateşi, dostluk, sevgiyle bakış» üstünedir. Kötüler de sürekli olarak halkı ezerler, birbirlerinin kuyularını kazmaya çalışırlar. Bunların arasında Şehmur'un durumu oldukça ilginçtir: Onu kollayan kardeş bilen Camsap'ı her fırsatta aldatır, kendi çıkarını kollar ama iyi Camsap yaptıklarının hiçbirini bir türlü görmez, anlamaz, inatla savunur arkadaşını. Nitekim oyunun sonunda da karısıyla birlikte Şehmur yüzünden öldürülür. Bu durumdan da anlaşılacağı gibi oyun kişileri tek boyutlu işlenmişler, ortaya derinliği olmayan tipler çıkmış. Ayrıca, salt bir çatışma yaratmak, belki de destansı bir kişilik oluşturmak için, oyunun bütününde işlevsiz kalan birtakım durumlar yaratılmak istenmiştir. Örneğin, ilk perdenin başında Şahmeran evlenme konusunda bireysel tercih/ toplumsal görev arasında bocalayarak trajik bir kişiliğe bürünür. Çelişkisi orada kalır, çünkü hemen ardından düşlerinin erkeğiyle karşılaşacak, onun önünde diz çöküp bir tragedya söylem ve tutumundan oldukça uzak bir biçimde aşkını ilân edecek ve giderek kıskanç kadın rolünü benimseyecektir. Bu tür yapay çatışmalar Camsap'ta da izlenir. En belirgin örneğine kapatıldığı hücrede tanık oluruz. Bir tirad boyunca Şahmeran'ın, gerektiği zamanlarda kendini çağırması için verdiği yüzüğe dokunmaya çekinir, erkekliğine yediremez. Ama iç çatışması söylemden öteye gitmez, yine hemen sonra karısını çağırdığı gibi, aldığı diğer büyülü araçları (bıçak, ilâç) rahatlıkla, kullanır. O kadar ki, Dev'i Şahmeran'ın bıçağıyla öldürmeye yeltenirken bile der.
Şahmeran’daki dil ve kurguda da aynı çelişkilere rastlarız. Oyunda bazı yerler destansı bir ağırlıkta giderken başka bir yerde masalımsı olur, ya da dramatik biçem ağır basar.
Dikkat çeken bir başka nokta da müzik. Yazar müziğe özel bir önem vermiş yapıtında ve müzik eşliğinde canlandırılacak sahnelerin temalarına göre parçalar seçmiş. Yapı, konu, dil arasındaki bütünsellik yokluğuna aşağıdaki örneklerden sonra müziği de katabiliriz sanırım.
•Meran halkından oluşan koronun müziği: Beethoven’in. 9. senfonisinin finalinin koro bolümü,
•Tebriz sokağındaki ezilen halkın hükümlülerin arkasından çıkarkenki ve zincirli tutsakların müziği: Chopin'in cenaze marşı,
•Camsap'la arkadaşı yakalanıp götürülürken halkın «Camsap'a dokunmayın!» seslerinin ardından duyulan müzik: J.S. Bach, BwV 585, Re Minör Toccata, ya da aynı etkiyi bırakacak özgün müzik.
•Keyhüsrev'in taht odası. Yarı çıplak bir rakkase dans eder: Manuel de Falla'nın “Ateş Dansı”, ya da o havada çok sesli özgün bir dans müziği.
•Camsap'ın hücresi. Işık yanmadan önce: Volga Mahkûmları, ya da o etkiyi bırakacak özgün müzik.
•Keyhüsrev'in taht salonu. Dışarıda halk koro olarak şarkı söyler. Müzik: G. Bizet' nin I. Arlesien,
•Meran mağarası saldırıya uğrar, kıyametler kopar. Arka plandaki müzik:
•Moussorsky'nin «Çıplak Dağda Bir Gece»sinden bir bölüm.
Erhan Bener son derece ilginç bir konuyu ne yazık ki seçtiği tekniğe uygulayamamış. Başka bir deyişle, sahnenin plastik olanaklarını bir anlatım aracı olarak değerlendirememiş. Romancımız tiyatronun gizemini çözememiş. Bu gizem Çehov’u da epey uğraştırmış olacak ki sonuçta şöyle bir karara varmış Çehov: “Öykü, roman yumuşak başlı kutsal bir şeydir. Anlatı insanın yasal karısıdır, tiyatroysa yapmacık, yaygaracı, küstah, yorucu bir sevgilidir…”





  • OYUN ADI:
    Şahmeran
  • YAZAR:
    Erhan Bener
  • YAYIN ADI:
    Günümüzde Kitaplar
  • YAYIN TARİHİ :
    Mart 1985
*
*
aile, a. fugard, antigone, ast, a. vitez, anlatı, bilsak tiyatro, bilsak tiyatro atölyesi, b. karasu, b. necatigil, birey, brecht, boulgakov, baskı, birey olma, bir halk düşmanı, beden, bakış, bakan, bakılan, baktırma, büchner, chéreau, cinsellik, claudel, çağdaş türk tiyatrosu, çağdaş tiyatro, çocuk/birey, çehov, çocuk oyunları, çocuk tiyatrosu, çağdaş sahne tasarımı, dil/beden, damıtılmış kırmızı, doğu-batı uygarlığı, dil/düşünce, düş/gerçek, dil ve düşünce, dram, danton'un ölümü, doksanüç, dil, dramaturgi, dramaturg, dostoyevski, dekor, dil arayışı, ellen stewart, eylem/özgürlük,