Doğu bloğunda herhangi bir ülkede pansiyon olarak iş" />
Makale : İnceleme : Oyun Metni: İnsana Umut Veren Bir Oyun: Yaz
İnsana Umut Veren Bir Oyun: Yaz
"Onlar odanın ucundalar, artık gitmeyi bekliyorlar. Bizse özgürüz ve mutlu olmamız isteniyor."
Doğu bloğunda herhangi bir ülkede pansiyon olarak işletilen yazlık büyük bir ev. Mevsim, yaz Zaman, II. Dünya Savaşı sonrası. Ve aynı uzamda karşılaşan kişiler; Pansiyonu işleten Martha'yla doktor oğlu David, yaz tatiline gelmiş Xenia'yla kızı Ann ve eski bir Nazi olan Alman. Martha hastadır, birkaç aylık ömrü kalmıştır. Ona oğlu bakmaktadır, yapılan tedavi "vücudunun savunma sistemine saldırmaktadır"; bir başka deyişle, "ölüm tedavinin ters bir yan etkisi olacaktır." İngiltere'de oturan Xenia'nın sorunları daha yolculuğa çıkarken, uçağın geç kalmasıyla başlar. Pansiyona gelince de bavullarının anahtarlarını bulamaz.
Oyunun hemen, başında bu dört kişinin birbirlerini tanıdıkları, "dışarıdan gelen” anneyle kızın evin ve karşısındaki adanın hiç de yabancısı olmadıkları anlaşılır. Ann'ın gelişi David'de tatlı bir heyecan uyandırırken, Xenia, Martha'da belirgin bir huzursuzluk, tedirginlik yaratır. David'in heyecanı Ann'le bir önceki yaz birlikte olmalarından kaynaklanır; oysa Martha, Xenia'nın varlığından rahatsızlık duyar. Hasta kadın için Xenia demek eski günler demektir, eski günlerse savaş yılları... Böylece o ana değin yaşanan anlamlı suskunlukların ve anlamsız konuşmaların gerçek nedeni ortaya çıkar. Artık oyunda asal rol "Savaş"ındır. Her öğeyi, ilişkiyi, söylemi savaş belirler. Kişilerin tutumları, konumları savaş olgusuna yaklaşımları bağlamında ele alınır. Gençler dışında herkes giderek şiddetlenen bir hesaplaşma içinde bulur kendini. Savaş boyunca yaşanan tüm acılar "Zaman"a karşın unutulmamış, insanların gerek kendi kendileriyle, gerekse dehşet günlerini yaşamış diğer kişilerle olan sorunları çözülmemiş, sorular yanıtsız kalmıştır. Xenia'nın dediği gibi, "Duvarlar boyansa bile birkaç ay sonra izler gene çıkmaktadır ortaya." Şiddet'in bıraktığı izler de şiddetli olmaktadır doğal olarak.
Xenia evin eski sahibinin (savaş öncesi) kızıdır. Artık bambaşka bir dünyaya dönmüş olsa bile, buraya her yıl gelmekte ve pansiyoner olarak kalmaktadır. Bu kez de "kendi evindeymiş gibi" davranmak ister ama bavullarının kilitleri açılmaz, odasına bir türlü yerleşemez, "yerli içkiler de içini kavurur." "Kendi dilimi konuşmak istiyorum" diyen Xenia' ya eski kahyaları Martha'nın yanıtı şu olur: "İlişkilerini kes burayla. Senin evin değil bu artık. Yabancısın burada!" Xenia'nın yabancısı olduğu bir tek ev değil, tüm bir yaşamdır aslında. Çevresinde olup bitenlere her zaman "iyi niyetle" yaklaşmış ve yaşamı boyunca ne düşünmesi ya da ne yapması gerektiğini hiç bilememiştir. "O denli güzel türkü söyleyen insanların öylesine nefret edebilmelerine" şaşırmış, yörenin iyi bir zengini olan babasının savaştan sonra cezalandırılmasını bir türlü anlayamamıştır. Xenia "Dün"ü değerlendiremediğinden "Bugün"ü kavrayamaz. Arada sıkışıp kalmıştır. Söylemi, davranışları zavallılığını gösterir. Kendini savunmaya, aklamaya yönelik her türlü girişimi-var olma çabası- onun yok olmasını hızlandırır. "Fabrikalar, bankalar iyilikle işlemez'' der Martha, "onları kendi yasaları yönetir. Sahip olanlar da uymak zorundadırlar o yasalara." Savaşı tüm boyutlarıyla sonuna dek yaşamıştır o. Yaşamın da ne demek olduğunu bilir, ölümün de. Xenia'nın savunduğu İyilik'i Martha, kendi gibilerini dilenci durumuna düşürmekle suçlar. Dünyayı insancıl kılmak için iyiliğin yetmeyeceğine inanır. İyilik ve adalet kavramlarının birbirlerinden ayrı şeyler olduklarını açıkça görür ve Xenia'nın yaşadığı çelişkilerden, kuşkulardan arındırır kendini. Çok yıpranmış ve ölümün eşiğinde olan Martha'nın yaşama bakışı, onun ölüm olgusuna yaklaşımını belirler. Ölüler gibi yaşamaktansa gerçekten ölmeyi yeğlemektedir. Bu durumda öleceğine sevinmektedir çünkü bedeni beden olmaktan çıkmış, "korkunç bir bohçaya" dönüşmüştür.
Oyunda Alman tipinin belirmesi beklenmedik bir zaman ve uzamda gerçekleşir. Alman savaşta "Öldüren"dir. Öldürme alanıysa yazlık evin karşısında bulunan adadır. Ada Xenia için, bir zamanlar çok şık hanım ve beylerle gittiği, oradaki bir mağaradan çıkacak ve kumların üstüne gökyüzü hatırasını çizecek ya da diz çöküp dua edecek bir Çinliyi beklediği yerdir. Oysa aynı ada Martha'ya toplama kamplarını, kurşuna dizilmek üzere kapatıldığı kulübeyi anımsatır daha çok. Savaş yıllarını korkunç ama zorunlu bulan Alman'a göre Ada, cephane mağarasıdır, ölüm duvarıdır. "Biz katil değildik," der, "her şeyi ortalıkta açık seçik yapmıştık. Savaş yasalarına göre. Acımasızlık belki, savaş da acımasızdır zaten!" Ailesini savaşta yitirmiştir ama akordeonunu da hep yanında taşımıştır ve "o korkunç günleri en iyi biçimde değerlendirebilmek için eski şarkılar söylemeye barlara gitmiştir."
Oyunun en ilginç yanlarından biri de Alman'ın Xenia'yla öldürme alanında karşı karşıya getirilmesidir. Martha'nın yanında "suçlanan" durumunda olan Xenia, Alman'la "suçlayan" olmuştur. Son derece heyecan verici, genelde duyulan Savaş/Ölüm/Şiddet temalarının doruğa çıktığı bu sahnede eski kahyasına bol bol akıl veren, onu ölüme karşı edilgenlikle suçlayan Xenia ilk kez "Gerçek"le burun buruna gelir; "Biz buraya koruyucu olarak geldik. Sizi ayaktakımından kurtarmak için savaştık" diyen Alman'a isyan eder, kendi sınıfına yapılan bu "iyiliği" kuşkuyla karşılar. Aslında Xenia'nın da, Martha'nın da, Alman'ın da bu yeni dünyada yerleri yoktur. Onlar başka bir dünyada kalmışlardır. Xenia hiçbir zaman yeniden başlayamamakta, Alman kendini "yeni bir dünyada yaşamayı öğrenmek zorunda" hissetmektedir. Martha'ysa zaten gereksiz yaşamaya karşıdır, içinde bulunduğu durum ölümü sorunlu kılmaktadır ona. Her üç kişinin de kendi kendileriyle ve çevreleriyle yaptıkları hesaplaşmanın sonunda ortaya çıkan onların suçlu ya da suçsuz değil, yalnızca kurban olduklarıdır. Xenia kurbandır; dünyası elinden alınmış, tanrıları "terastan aşağıya fırlatılmıştır." Alman, savaşı asker olarak yaşamış bir kurbandır. Martha da kurbandır; yıllar onu çok yıpratmış, sonuçta "yapılan tedavi vücudunun savunma sistemine saldırmıştır."
Xenia, Martha ve Alman bir Dün/Ölüm/Savaş üçgenini oluştururken Ann, David ve Alman'ın sahnede görülmeyen, oğluyla gelini Bugün/Yaşam/Barış'ı getirirler. Gençler "Ölüm"e karşı yaşlılardan çok daha gerçekçi bir tutum içindedirler; üstelik Ölüm cinsel bir istek uyandırmaktadır onlarda, "yaşam ölümü görünce güçlenmektedir." Dün’ün ölümle kararttığı adayı bugün gençler yaşamla kutsamaktadır. David annesinin kurşuna dizileceği duvarın önünde Ann'e olan aşkını açıklar. Savaş kurbanlarının gömüldüğü topraklara çam dikmeye, çevresine yem atıp kuşları yaşatmaya karar verirler. Bugün, "Dün"ün ölüm alanına doğum, yaşam alanına dönüştürür ve geleceğin tohumlarını atar.
YAZ, "Bugün"ün "Dün"ü, "Yaşam"ın "Ölüm"ü, "Barış"ın "Savaş"ı yendiği ve "Adalet" in "İyilik" karşısında vazgeçilmezliğini kanıtladığı bir oyun. İnsana umut veriyor.


  • OYUN ADI:
    Yaz
  • YAYIN ADI:
    Günümüzde Kitaplar
  • YAYIN TARİHİ :
    Mayıs 1986
*
*
aile, a. fugard, antigone, ast, a. vitez, anlatı, bilsak tiyatro, bilsak tiyatro atölyesi, b. karasu, b. necatigil, birey, brecht, boulgakov, baskı, birey olma, bir halk düşmanı, beden, bakış, bakan, bakılan, baktırma, büchner, chéreau, cinsellik, claudel, çağdaş türk tiyatrosu, çağdaş tiyatro, çocuk/birey, çehov, çocuk oyunları, çocuk tiyatrosu, çağdaş sahne tasarımı, dil/beden, damıtılmış kırmızı, doğu-batı uygarlığı, dil/düşünce, düş/gerçek, dil ve düşünce, dram, danton'un ölümü, doksanüç, dil, dramaturgi, dramaturg, dostoyevski, dekor, dil arayışı, ellen stewart, eylem/özgürlük,