Makale : Oyun Eleştirisi : Sahnelerimizden: Yoksa Tiyatro Bir Gerçeklik mi?
Yoksa Tiyatro Bir Gerçeklik mi?
Önce kısacık bir not dikkatinizi çekiyor broşürde: "Oyunun geçtiği belirli bir yer yok. Yaşananlar her yer ve herkes için." Ardından oyun başlıyor ve Nihal Geyran Koldaş ile Ceysu Koçak, Üstüngel İnanç'ın "teknik yardımıyla" size Amerikalı yazar Arnold Lobel'ın yedi-sekiz yaşındaki çocuklar için kaleme aldığı birtakım öyküleri -bunlara masal da diyebiliriz- anlatmaya koyuluyorlar. Dört kitaplık bir diziden dokuz öykü seçmişler kendilerine, bunları, seyirciye aktarmak istedikleri şeyler doğrultusunda, uyarlamışlar ve ortaya, çocuklardan yola çıkarak yetişkinlere anlatılan Kurbağa Öyküleri çıkmış. Yani şimdiye dek yapılageleni tersine çevirmiş Bilsak Tiyatro Atölyesi: Genelde yaşamla ilgili kimi gerçeklikler çocuklara, algılayabilecekleri bir biçemle, aktarılmaya çalışılırken onlar çocuktan, çocuk dünyasından hareket ederek, yine onların biçemiyle, toplumsal yaşamla birlikte yitirilen kimi duyguları, dürtüleri "büyüklere" anımsatmak istemişler. Neleri mi ele alıyorlar? Son derece basit: Yalnızlık, Direnç/İrâde, Dostluk, Var Olabilme/Hayatta Kalma, Kıskançlık, Umut, Paylaşma...İnsanın özünü oluşturan bu temel öğeler son derece yalın ve naif bir yaklaşımla, bir çocuk saflığı ve rahatlığı içinde işleniyor. Öyle ki seyirci, incelikli ve titiz oyunculuğun yanısıra, ses ve ışık etmenleri, oyun alanının düzenlenişiyle birlikte söylenenin, daha doğrusu gösterilenin ötesinde anlamlar üretmeye yönlendiriliyor. Bir başka deyişle, ona anlatılanın hiç te görüldüğü gibi masum ve saf bir şey olmadığı sezinletiliyor. Çünkü Kurbağa Öyküleri, sahnelerimizde pek de alışkın olmadığımız bir biçemle, birbirlerinden kopukmuş gibi görünen durumların aslında bir bütünün parçalarını oluşturduğu, söylenmek istenenlerin söylenmeden aktarıldığı, böylelikle dilin kendi içinde bir eyleme dönüştüğü bir çalışma olarak çıkıyor karşımıza. Gerçekten de dil, oyunda bir şeyi, bir durumu söylemekten çok söylenmeyen hakkında ipuçları vermekte. Ve oyuncuların konuşma biçimleri, durakları, tonlamaları, mekanik ses kullanıp kallanmamaları vb. dili oyunun bir parçası kılmakta, ayrıca onu kendi içinde bir müziğe dönüştürmekte. Öte yandan, yine aynı bağlamda, söylenenin bire bir bedenle gösterilmesinden çok ona mal edilmesi, bedenin neredeyse düşünür hale gelmesi ve metni anlamdırmada önemli bir işlev üstlenmesi oyunun ilginç yanlarından biri. Bunların yanısıra en durağan, en suskun sahnelerde bile bir hareket ve ses varlığının duyumsanması ve gösteride yaratılan eylem ve ses bütünlüğünün, öyküye belirli bir yorum getirmekle birlikte seyirciye, soracağı sorular ve bulacağı yanıtlarla ilgili belirli bir zemin hazırlamakta.
Bildirisini/İletisini hep gizliden gizliye, içten içe sürdürmeyi seçen Bilsak Tiyatro Atölyesi, bu kez de insanı çok daha derin bir yerden yakalamayı hedeflemekte, seyircisinin birikimini, duyarlığını harekete geçirmeye çalışmakta ve sahnede yaşanılanı, kendi içinde de sürdürmeye çağırmakta onu.
İnsanın duygularını en çıplak, toplumsal koşullanmalar veya baskılarla örtülmemiş, sıvanmamış en yalın haliyle yakalamaya çalışıyor Kurbağa Öyküleri; ya da var olan örtüyü kaldırmaya, sıvayı kazımaya ve bunların altında yatan öze ulaşmaya, onu insana yeniden göstermeyi deniyor. Bireyin kendi kendiyle yüzleşmesini, açık, dürüst bir hesaplaşma içine girmesini istiyor.
Herşey bir yana, sanatsal özgünlüğü ve çarpıcı estetiğiyle Kurbağa Öyküleri 'ni isterseniz bir masal, size çocukluğunuzu anımsatan nostaljik bir çalışma olarak da değerlendirebilirsiniz. Çocukluğun o tertemiz, el değmemiş dünyasına tanık olmak rahatlatır sizi, huzur duyarsınız, mutlu bile olabilirsiniz. Ama benim gibi, "Yok, ille de söylenmeyen" diye tutturursanız, kendinizle karşı karşıya kalmanız kaçınılmız olacaktır. Çünkü birileri size "Kral çıplak!" diye bağıracaktır sahneden. Çünkü Kurbağa Öyküleri adlı oyundaki çocuğun aslında, yaşadığı, daha doğrusu yaşadığını sandığı kimi duyguların aldatıcılığından gizli bir mutsuzluk duyan bilincin çocuğu olduğunu anlayacaksınız. Sonra da, "Yoksa, diye düşüneceksiniz,  tiyatro bir gerçeklik de hayat mı yanılsama acaba?"





  • OYUN ADI:
    Kurbağa Öyküleri
  • TOPLULUK ADI:
    Bilsak Tiyatro Atölyesi
  • YAZAR:
    Arnold Lobel
  • UYARLAYAN:
    Nihal Geyran Koldaş, Ceysu Koçak
  • YAYIN ADI:
    Cumhuriyet Gazetesi
  • YAYIN TARİHİ :
    5 Mart 1999
*
*
aile, a. fugard, antigone, ast, a. vitez, anlatı, bilsak tiyatro, bilsak tiyatro atölyesi, b. karasu, b. necatigil, birey, brecht, boulgakov, baskı, birey olma, bir halk düşmanı, beden, bakış, bakan, bakılan, baktırma, büchner, chéreau, cinsellik, claudel, çağdaş türk tiyatrosu, çağdaş tiyatro, çocuk/birey, çehov, çocuk oyunları, çocuk tiyatrosu, çağdaş sahne tasarımı, dil/beden, damıtılmış kırmızı, doğu-batı uygarlığı, dil/düşünce, düş/gerçek, dil ve düşünce, dram, danton'un ölümü, doksanüç, dil, dramaturgi, dramaturg, dostoyevski, dekor, dil arayışı, ellen stewart, eylem/özgürlük,