Makale : Tiyatro Üstüne : Türkiye'de Tiyatro Sorunları: Tiyatroda Mekan, Uzam ve Öteki Terimler
Tiyatroda Mekan, Uzam ve Öteki Terimler
Uzam sözcüğü, tiyatro dilinde sıkça kullanılmaya başlayan yeni bir sözcük, daha doğrusu bir kavram adı. Önceleri seyrek olarak kullanılıyordu, ne ki son zamanlarda dilden düşmez oldu ve olur olmaz tüketilmeye başlandı, üstelik "mekân" sözcüğünün yerini alarak. "Mekân", bilindiği gibi, "yer" demek (nedense tiyatro hâlâ eski deyişi kullanmakta diretiyor), oysa "uzam", somut olan "mekân"dan oldukça farklıdır. Nedir tiyatro uzamı? Nereden kaynaklanmıştır? Veya neden gereksinim duyulmuştur böyle bir terime? Uzam, çağdaş tiyatroyla birlikte doğan bir kavramdır. Eski sahnenin sınırlarını parçalayan, seyirciyle yeni ilişkiler içine giren, bir başka deyişle, yeni anlatım biçimleri arayan tiyatronun, bu yolda yeniden yapılanmasıyla birlikte ortaya çıkan yeni algılama biçimlerinin bir sonucudur. Bilindiği gibi, çağımızda bilimler, sanatlar birbirleriyle sürekli etkileşim içindedirler ve disiplinlerarası çalışmalar çok renkli, çok yönlü yapıtların oluşmasını sağlamaktadır.
İnsan bilimlerinin bilgileri, verileri bir uzama yerleştirerek (spatialisation) olguları çözümleme çabası (çizgiler, grafikler, iki-üç boyutlu modeller, logaritmalar...) tiyatronun kendisinin bir uzam olduğunu ve bir tür "uzam düzenlemesi" olarak tanımlanabileceği bilincini getirdi. "Tiyatro, düzene sokulan bir anarşiden doğar" derken Antonin Artaud da aynı düşünceyi dile getirir. Ünlü Fransız tiyatrocuya göre tiyatro uzamı, evrende, dünyada karışık biçimde bulunan göstergelerin, belirli bir uzam çerçevesinde ve sistematik bir biçimde düzenlemesidir. Bu, tiyatroyla aralarında çok ince ayrımlar bulunan, dans için de geçerlidir, jimnastik, bale, opera için de. Öte yandan, çağdaş tiyatronun kilometre taşlarından biri olan Bertolt Brecht, tiyatronun toplumsal yaşamın bir maketi olduğunu belirtmek için şöyle der: "Gezegenlerin hareketlerini incelemek için maketler yapılıyor. Toplum yaşamındaki olaylar da öyle bir biçimde taklit edilmelidir ki, onların plastik olarak sahnede yeniden canlandırılması insana birtakım yararlı bilgiler verebilsin." Tiyatro uzamını daha ayrıntılı olarak belirlemeye geçmeden önce, konuyla ilgili olan öteki tiyatrosal öğeleri tanımlamak, daha doğrusu onları kendi işlevleri içinde yeniden anımsatmak yararlı olacaktır, özellikle mekân ile uzamın farklılıklarının altını çizme açısından.
Tiyatro-nun yeri: Tiyatro binasının kent içinde bulunduğu yeri, konumu. Dış ve iç mimarisi, sahne biçimi, salon sahne ilişkisi. Tiyatroyla ilişkisini gösterirken, binanın mimari yapısı da orada sahnelenen oyunların göstergelerini belirler. Örneğin bir oyunun İstanbul Açıkhava Tiyatrosu'nda sahnelendiğinde kazandığı anlamla AKM'nin büyük salonunda taşıyacağı anlamlar aynı olmayacaktır.
Sahne-nin yeri : Oyuncuların oynadıkları somut yer. Çeşitli biçimleri vardır: Elizabet sahnesi, italyan sahnesi, iskele sahne... Her biçimin kendine özgü belirleyici öğeleri bulunur: Boyutları, ölçüleri, oyunculara tanıdıkları olanaklar (dar alan, geniş alan, devinim, hareket alanı...), giriş çıkışların sayısı... Burada üstünde önemle durulması gereken bir nokta da, sahne yerlerinin biçimlerinin, yani mimari yapılarının, tanıdıkları olanaklar çerçevesinde, oyunların yapılarını/yapılanmalarını da etkilemesidir. Bir başka ilginç nokta da, sahne yerinin çoğu zaman yönetmene verilmesidir. Sahneye gelmişken dekoru da tanımlamadan geçmeyelim. Dekor, oyundaki eylemi (aksiyon), olayı mimari ya da resimsel olarak "çerçeveleyen" nesnelerin tümüdür. Çevre düzenlemesi deyimi daha geniş bir alanı, kimi zaman, ileride değineceğimiz, seyircinin uzamını da kapsar.
Somut olan, sınırları belli sahne yerinin yanı sıra bir de sahne uzamı ya da sahnesel uzam vardır. Sahne yeri, oyuncuların bulunduğu (kendi yarattıkları ya da belirledikleri) somut yer ise, sahne uzamını sahnede bulunan her şey oluşturur: Sahne yeri, oyuncular, onların devinimleri, aksesuarlar, dekor, ışık etmenleri... Sahne uzamı, sahnede bulunan her öğenin birer gösterge olduğunu düşünecek olursak, bir göstergeler bütünüdür ve incelemecinin, eleştirmenin oyunu irdelemek için seçtiği alandır.
Tiyatro uzamını ya da tiyatrosal uzamı; sahne uzamıyla birlikte seyirci uzamı oluşturur. Belirli, kesin bir tanımlaması yoktur. En öz biçimde, ki tiyatronun da özü budur, Bakan ile Bakılan, Dinleyen ile Dinlenen gerektirir. Kesin bir tanımlaması yoktur ama sınırları belirlenmiştir: Bir tiyatro binasıyla olduğu gibi tebeşirle çizilen bir daire ya da oyuncunun bedeniyle de belirlenebilir. Tiyatro uzamını kanımca en iyi anlatan Peter Brook'tur. "Boş Uzam" (The Empty Space) adlı kitabı şu tümcelerle başlar: "Herhangi boş bir uzamı alıp ona sahne diyebilirim. Bir adam bu boş uzamdan geçer, başka biri de ona bakar, işte bir tiyatronun oluşması için gereken şey bu kadardır." "Her yer tiyatrodur" der Peter Brook. Bu arada, uzamın düzenlenme biçimine göre, Bakan Bakılan olabilir, Dinleyen de Dinlenen. (Birbirlerini görecek biçimde yerleştirildiklerinde seyirciler bu durumu yaşarlar). Sonuç olarak tiyatro uzamı, birbirleriyle ilişkide olan insanların etkinlik yeridir denebilir. Eski sahnenin sınırlarını parçalamayı, seyirciyi seyircilikten kurtarıp tiyatro ediminde etken bir rol üstlenmesini sağlamayı amaçlayan çağdaş tiyatro, seyircinin bakışını da gözönüne almaktadır artık. Bu da, sahne ve salon ilişkisini ve onun göstergelerini gözönüne almayı gerektirir. Durum böyle olunca, sahne salon birbirini görür, ya da varlığını hisseder, seyirci kendine sunulan tablonun bir parçasını oluşturur veya yaratılan tabloda onun yeri atlanmaz.
Birtakım tiyatro etmenleri de (ses, ışık...) tiyatro uzamına değişik boyutlar, yorumlar katarlar çağdaş tiyatroda; daha da ötesi, yalnızca atmosfer yaratmakla yetinmezler, anlam yüklü birer bütün olarak var olurlar sahnede ve birer rolmüşçesine işlevsellik kazanırlar.
Bütün bu anlatılanlar birçok okuyucuya Amerika'yı yeniden keşfetme gibi gelebilir. Ne ki, burada sözkonusu edilen bir ülkeyi yeniden keşfetmekten çok, yeni bir bakış açısıyla, bilinen bir ülkenin haritasını ayrıntılarıyla yeniden çizme ve bölgeleri doğru olarak adlandırma çabasıdır. O ülkede kaybolmadan dolaşabilmek ve yeni yollar bulabilmek için yapılan bir yönlendirme uğraşıdır. Adlandırma, beraberinde yeniden sorgulamayı ve düşünmeyi getirecektir ki bu da, ister istemez, birtakım kavramların yerli yerine oturmalarını sağlayacaktır.
Böyle bir çalışmaya gereksinimiz olduğuna inanıyorum.
  • YAYIN ADI:
    Tiyatro Dergisi
  • YAYIN TARİHİ :
    Aralık 1994
*
*
aile, a. fugard, antigone, ast, a. vitez, anlatı, bilsak tiyatro, bilsak tiyatro atölyesi, b. karasu, b. necatigil, birey, brecht, boulgakov, baskı, birey olma, bir halk düşmanı, beden, bakış, bakan, bakılan, baktırma, büchner, chéreau, cinsellik, claudel, çağdaş türk tiyatrosu, çağdaş tiyatro, çocuk/birey, çehov, çocuk oyunları, çocuk tiyatrosu, çağdaş sahne tasarımı, dil/beden, damıtılmış kırmızı, doğu-batı uygarlığı, dil/düşünce, düş/gerçek, dil ve düşünce, dram, danton'un ölümü, doksanüç, dil, dramaturgi, dramaturg, dostoyevski, dekor, dil arayışı, ellen stewart, eylem/özgürlük,