Makale : Oyun Eleştirisi : Sahnelerimizden: Tiyatro seyircileri, birleşin!
Tiyatro seyircileri, birleşin!
Kim, nasıl, ne için tiyatro yaparsa yapsın hedef hep seyircidir. Sahneye çıkmasa, bir şey üretmiyor gözükse de seyirci, tiyatro gösterisinin anahtar kişisidir ve içinde yazar da olmak üzere, sahneyi oluşturan tüm yaratıcı ve uzmanların odak noktasıdır. Seyirci, oyuna katılmak için kendini ortaya koymak zorunda da değildir. Sahneye yönelttiği bakışı oyuncuyu kışkırtan, harekete geçiren ilk öğedir, onunla birlikte sahne de yaşamaya, anlam üretmeye  başlar. Özellikle çağdaş tiyatroda seyircinin işlevi vazgeçilmezdir. Aslına bakılırsa, karşılıklı bir deneyimdir tiyatroda yaşanan; birbirini etkileyen, geliştiren, değiştiren bir deneyim. Çağdaş tiyatro seyirciyi niteliksel olarak değiştirirken kendini de değiştirmiş olur. Çünkü algılama düzeyi, kendine sunulana koşut olarak giderek yükselen seyirci daha gözlemci olur, sahneye daha eleştirel yaklaşır, daha talepkâr ve seçicidir. Gerçek dünyanın, gerçek yaşamın tüm öğelerini içeren çağdaş tiyatro seyirciye hazırkalıp düşünceler, kesin doğrular sunmaz, bir tek yol da göstermez; baktığını görmeye, gördüğünü anlamlandırmaya yönlendirir onu. Çağdaş tiyatro seyirciyi üretken kılar. Yalnız tiyatro da değil, günümüzün tüm sanat dallarında hatta bilim, felsefe gibi yaratı alanlarında seyircinin,dinleyicinin,okuyucunun yaratıcıyla birlikte yaratma sürecine girdiğini görürüz. Günümüz sanatının, uygarlığının asal özelliğidir bu. Tiyatro yazarı denince de, eskiden olduğu gibi seyirciye doğruyu, yanlışı gösteren, ders veren, onu belli bir yola sokmaya çalışan biri gelmiyor artık aklımıza. Tiyatro yazarından seyirciye hazır ve kesin bir yorum sunmasını beklemek, ahlâk bekçiliği yapmasını ummak, çağdaş tiyatroyu bilmemenin yanısıra seyirciyi aptal yerine koymak olur. Günümüzde yaratıcılar seçtikleri verileri gerekçeleriyle birlikte ortaya koyar ve sundukları yollar arasından seçimi izleyiciye bırakır. Kendi yolunu bulmak, şu ya da bu yönde ilerlemek izleyicinin işidir artık.
Bir sanat olarak tiyatronun gelişimi seyircinin gelişimine koşut gitmiştir hep. Çoğu uzman, Avrupa ülkelerinde izlenen her yeni tiyatro düşüncesinin doğuşunu tiyatro seyircisinin nicelik ve niteliksel gelişimine bağlar. Tiyatro sanatı bir karşılaşma, seyirciyle sanatçının buluşması, karşılıklı bir etkileşim alanı olarak değerlendirildiğinde seyirci-sanatçı işbirliği daha iyi anlaşılır. Bu iki kesim arasında yaşanan diyalogdur tiyatro. Aralarında bir çeşit eşitlik vardır. Belirli bir konu üzerinde görüşmeye gelmişlerdir sanki…
Şu günlerde AKP iktidarının yaptığı seyirciyi tiyatrodan koparma girişimidir. Onu, terbiye edilecek, namus ve ahlâkı korunacak, “örf ve âdetlerimiz” anımsatılarak kötü yola düşmemesi sağlanacak gelişmemiş bir varlık olarak gören anlayışın “halka ulaşma” demagojisi altında yatan halkı susturmaktır. Çünkü sanatı “hizaya sokmak” onu susturmak anlamına gelir ki bu da seyirciyi/toplumu “hizaya sokmak”, susturmak demektir. Ne var ki çağdaşlıkla hiçbir ilgisi olmayan sözkonusu yaklaşım tiyatronun sanatçı kadar seyircinin de yeri olduğunun ayrımında değil. Tam da bu nedenle, tiyatrosunun elinden alınmaması için harekete geçmelidir seyirci. Tiyatrosunu savunurken yok edilmek istenen hayallerini de savunacaktır. Çünkü ona parmağını sallayarak korumacılık yapacak tiyatro, kendi özgür düşüncesini oluşturup dile getirmesini engelleyecektir. Yüzyıllardır çocukluktan kurtulamayan ve hep kurtarılmaya, alıcılığa alıştırılan seyirci tam ergenlik çağına varacakken yeniden çocukluğa döndürülmek isteniyor. Artık ortaya çıkmalıdır seyirci. Kendine gelişmemiş insan davranışında bulunulmasına kesinlikle karşı gelmeli, bunu her fırsatta göstermelidir. 1 Mayıs’ta, daha iki günlükken, alana çıkan “İstanbul Şehir Tiyatroları Seyirci Platformu” bu konuda atılan küçük bir adım ama büyük ve umut verici bir girişimdir. Bunun arkası gelmeli, Türkiye’nin tüm tiyatro seyircileri birleşmeli, her yerde seslerini duyurmalıdır. Ve tiyatronun iktidara, hükümete değil, sanatçı ve seyirciye ait olduğunu haykırmalıdır.

  • YAYIN ADI:
    Cumhuriyet gazetesi
  • YAYIN TARİHİ :
    21 Mayıs 2012
*
*
aile, a. fugard, antigone, ast, a. vitez, anlatı, bilsak tiyatro, bilsak tiyatro atölyesi, b. karasu, b. necatigil, birey, brecht, boulgakov, baskı, birey olma, bir halk düşmanı, beden, bakış, bakan, bakılan, baktırma, büchner, chéreau, cinsellik, claudel, çağdaş türk tiyatrosu, çağdaş tiyatro, çocuk/birey, çehov, çocuk oyunları, çocuk tiyatrosu, çağdaş sahne tasarımı, dil/beden, damıtılmış kırmızı, doğu-batı uygarlığı, dil/düşünce, düş/gerçek, dil ve düşünce, dram, danton'un ölümü, doksanüç, dil, dramaturgi, dramaturg, dostoyevski, dekor, dil arayışı, ellen stewart, eylem/özgürlük,