Makale : Oyun Eleştirisi : Fransız Sahnelerinden: Pamuk Tarlalarının Yalnızlığında
Pamuk Tarlalarının Yalnızlığında
Pek de kısa sürmeyen Paris gezimde gerek yönetmenlerini, gerekse yazarlarını titizlikle seçerek gittiğim her oyunda öyle düş kırıklığına uğradım ki, "Tiyatro bir duraklama döneminde mi, yoksa ben mi soğudum bu sanattan" diye düşünür oldum, Patrice Chéreau'nun yönetip Pascal Greggory ile birlikte oynadığı, Bernard-Marie Koltes'in yazdığı "Pamuk Tarlalarının Yalnızlığında"yı (Dans la Solitude des Champs de Coton) görünceye dek. Bernard-Marie Koltes 1970'te yazmaya başlamış ama, tanınıp kabul görmesi ancak 1980’lerden sonra gerçekleşebilmiş. Tiyatro alanındaki ününü de, dört oyununu sahnelemiş olan, Patrice Chéreau’ya borçlu. “Pamuk Tarlalarının Yalnızlığında”yı ünlü yönetmen ikinci kez koyuyor sahneye: ilkinde (1987) yalnızca yönetmiş. 1995 Venedik Bienali’ne hazırladığı bu oyunda hem yönetiyor hem de oynuyor.
“Eğer dışarıda yürüyorsanız bu yerde ve bu saatte, sizde olmayan bir şeyi arzu ediyorsunuz demektir; bu şeyi ben size sağlayabilirim, çünkü sizden daha uzun süredir buradayım ve sizden daha uzun süre burada kalacağım..." replikleriyle başlar oyun. Satıcı'dır (*) konuşan. Seyirci onun kim olduğunu söyleminden anlar, daha doğrusu, oyun kişisi kendini satıcı olarak belirler: karşısındakiyse ister istemez, müşteri konumuna girmiştir. Ve tüm oyun satıcıyla müşterinin arasında geçen bir alışveriş, daha doğrusu bir pazarlık üstüne kurulur. Ötekine güvenmeyen müşteri korkar, önce onu soyacak bir serseri olarak görür satıcıyı, ardından, karşısında suçluluk duyduğu bir yargıç. Kendini savunmaya yönelik birtakım varsayımlar dolaşır ortalıkta, bir ara öldürüleceğini bile düşünür müşteri, önceleri aralarında bir çatışma yok gibi görünse de giderek yoğun bir güç ilişkisine tanık olunur. Kimi zaman korku, kimi zaman sinme, tetikte bekleme, saldırı… Her karşılaşma bir düellodur. Ölümüne düellodur sanki. Ve bütün çaba umarsız ve aşksız bir gerçekliği zorlayıp arzuyu uyandırma, arzunun belki de –maddi ya da manevi- ölümle bitecek dünyasına geçebilme uğraşıdır. Herkes kendi alanında savaşmayı yeğler bu düelloda, her kişi varlığının uzamında savunur kendini ve rakibinin sınırlarına girdiğinde direnç ve püskürtmeyle karşılaşır. Aslında söz konusu kişiler birbirleriyle vardırlar ancak. "Her kişi ötekinin bakışıyla var olur", der Chéreau program dergisinde. "ve onun gönderdiği imgeyle tanımlanır. Kim oldukları hiçbir zaman bilinmez, belki de, birbirlerine karşılıklı olarak mal etlikleri rollerden başka bir şey değillerdir."
Adı tam olarak konmamışsa da,  oyuna egemen olan tema arzudur. Arzunun doğurulması, doğurulan arzunun doğurulması. Her türlü gizli, yasadışı alışverişin yapıldığı bu belirsiz, kimsesiz ve kimliksiz yerde arzunun takasıdır yapılmak istenen. Ne ki, içinde şiddeti de barındıran arzu ilişkiyi sertleştirirken diyaloglara da erotik anlamlar yüklemekledir. Gerçekten de oyundaki her şey (alışveriş, düello, değişen güç ilişkisi...) dile yansımakta ve/veya dilde varolmaktadır. Karşılıklı çekişme dil düzleminde de sürmekte, söylem daha çok yanlış anlama ve yalan üstüne kurulmakladır. İlk bakışta iletişimsizlik gibi görünen durum aslında birbirini anlamamaktan kaynaklanmaz, asil sorun kendini ele vermemektir. Yine aynı bağlamda, arzunun bir türlü adlandırılmaması söylemleri birer şiirsel "diyalog oyunlarına" dönüştürür. Bu da yazarın dediği gibi kişilerin "zaman kazanmasını" sağlar "Sözcük değiştokuşu, darbe değiştokuşundan önce zaman kazanmaya yarar yalnızca, çünkü kimse darbe yemekten hoşlanmaz ve herkes zaman kazanmayı sever”. Oyunun sonunda kişiler yeterince zaman kazanmışlardır artık, dövüş başlar. “Pamuk Tarlalarının Yalnızlığında” büyük bir hangarda sahneleniyor. Patrice Chéreau satıcı, Pascal Greggory müşteri rolünde. Seyirci oyun alanının iki yanına (uzunlamasına) yerleştirilmekte ve tüm oyun geriye kalan boş uzamda, iki oyuncu tarafından aksesuarsız dekorsuz, giydikleri dışında kostümsüz oynanmakta. Sahnede yalnızca Jean- Luc Chanonat'ın, tiyatroda ışığın önemini kanıtlarcasına yetkin, neredeyse üçüncü rolü üstlenmiş olan ışığıyla iki olağanüstü oyuncu vardır. Patrice Chéreau'yla Pascal Greggory kendi özbenliklerini, varlıklarını ortaya koyuyorlar oyunlarında. Öyle bir güçle canlandırıyorlar ki rollerini, seyirciye sundukları imgelerde ne dekora gereksinme duyuyorsunuz, ne de aksesuara, kostüme.
Her şey sanatçıların içlerinde oluşuyor ve seyirciye yansıyor, gerisi gözboyamaca gibi geliyor insana. Yaratıcılık da bu galiba, yoktan var etmek, hiçbir "katkı maddesine" gerek duymadan. Üstelik oyun arasını da oyuncular veriyor, biz onlara, büyülenmiş, öylece bakıyoruz. Aslında ara da maçtaki aralar gibi hani: Taraflar (bu kez seyircilerin arasına) oturup -hep birbirlerini kollayarak- su içiyor, akılları bir birlerinde, soluklanıyorlar. Ardından bir savaş dansı (rap çizgisinde) ve maça devam...
"Pamuk Tarlalarının Yalnızlığında"yı seyrederken, tiyatro sanatının özünü oluşturan iki ana unsuru, uzun bir süreden sonra yeniden yakaladım ve büyük coşku duydum: Oyuncu ancak kendini ortaya koyduğunda, sahnede kendi özvarlığını öne sürebildiğinde yaratabiliyor ancak; başarılı bir tiyatro oyunu, metin ile sahnenin buluştuğu, metnin sahne, sahnenin de metin olduğu oyundur.
Tiyatroya inanıyorum.
*Metinde “Dealer” olarak geçmektedir. Uyuşturucu, esrar ya da kadın ticareti gibi yasak işler yapan bir kişi olarak bilinen Dealer, yazarın da belirttiği gibi, oyunda sözcüğün daha geniş ve daha eğretilemeli anlamıyla ele alınmıştır.
  • OYUN ADI:
    Pamuk Tarlalarının Yalnızlığında
  • YAZAR:
    Bernard-Marie Koltes
  • YAYIN ADI:
    Cumhuriyet Gazetesi
  • YAYIN TARİHİ :
    28 Ocak 1996
*
*
aile, a. fugard, antigone, ast, a. vitez, anlatı, bilsak tiyatro, bilsak tiyatro atölyesi, b. karasu, b. necatigil, birey, brecht, boulgakov, baskı, birey olma, bir halk düşmanı, beden, bakış, bakan, bakılan, baktırma, büchner, chéreau, cinsellik, claudel, çağdaş türk tiyatrosu, çağdaş tiyatro, çocuk/birey, çehov, çocuk oyunları, çocuk tiyatrosu, çağdaş sahne tasarımı, dil/beden, damıtılmış kırmızı, doğu-batı uygarlığı, dil/düşünce, düş/gerçek, dil ve düşünce, dram, danton'un ölümü, doksanüç, dil, dramaturgi, dramaturg, dostoyevski, dekor, dil arayışı, ellen stewart, eylem/özgürlük,