Makale : Röportajlar : Tüm Röportajlar: Metin Deniz, Tiyatroda Mekan ve İnsan
Metin Deniz, Tiyatroda Mekan ve İnsan
Birkaç ay önce (Ekim 2003) önemli bir tiyatro tasarımcımıza ait önemli bir kitap sessiz sedasız kimi kitapçıların raflarında yerini aldı. "Metin Deniz ve Tiyatroda Mekan" adlı bu kitabı Nihal Geyran Koldaş, uzun yılları kapsayan bir çalışmanın, araştırmanın sonucunda yazdı, grafik tasarımını Erkal Yavi yaptı, basımı Maya Kitap Yayınlarına ait.
Kitabın içeriği, daha ilk bakışta, yazarının çağdaş tiyatroyu soruşturan kimliğini ele vermekte. Gerçekten de Nihal Geyran Koldaş, Metin Deniz’in çalışmalarını ele alırken aynı zamanda tüm boyutlarıyla çağdaş sahne olgusuna değinmiş ve Metin Deniz aracılığıyla, Türkiye’de çağdaş tiyatronun oluşumuna önemli katkılarda bulunmuş kişilikleri, dolaylı da olsa, yeniden gündeme gelmelerini sağlamış.
ESEN ÇAMURDAN: Herşeyden önce, tiyatro kitaplarının hemen hemen hiç okunmadığı, okunmak bir yana, yazılmış olmasının bile kimseyi ilgilendirmediği bir dönemde, "Metin Deniz ve Tiyatroda Mekan" adlı bir kitap yazmak nereden aklına geldi?.
NİHAL GEYRAN KOLDAŞ: Önce, “tiyatroda mekân” kavramı yıllar önce Akademi’yi bitirme tezimin konusuydu. Toplumsal gelişme sürecinde tüm kültürlerde tiyatroda mekânının evrimini incelediğim bir çalışmam vardı. İkinci olarak, Metin Deniz öğrencilik yıllarımda         -sahne tasarımı bölümünde- işlerini takip ettiğim bir ustaydı. Sonra asistanı oldum. Son olarak da  Maya Sahnesini birlikte kurduk. Ama bu kitabı yazmaya, bundan bir kaç yıl önce Robert Wilson’un Türk oyuncuları da kullandığı bir gösterisini izledikten sonra karar verdim.  O dönem kısa bir süre için Metin Deniz ile yeniden çalışıyordum, tesadüfen arşivinde bazı işlerini yeniden gördüm. Bazı eski oyunları hatırladım. Genç bir oyuncu arkadaşım onunla çalıştığımı öğrenince, “Metin Deniz kim?” diye sordu. Kendi alanımda hiçbir birikimin bir sonraki kuşağa aktarılamadığını görüyorum. Maya’da sahne alan genç topluluklara baktığımda çok az tiyatrocunun  kendi dışında kimseyi tanımaya, ya da kendi yaptığının dışında işleri bilmeye gereksinimi olduğunu görüyorum. Herkesin kendini, kendi alanında ya ilk ve öncü  hissettiği, ya da yalnızca kendisinden yaşlı olduğu için, tanımadan anlamadan bir önceki kuşaktan kişilere karşı tartışmasız saygı duyduğu tembel bir toplumda yaşıyoruz. Herhangi bir alana emek veren herkesin deneyimlerinden yararlanmak ileri bir adım için kestirme yol. Yalnızca yüceltmek ve değerbilmek  değil, kazanımlardan ve hatalardan  yararlanmak gerek. Bu kitabın yalnızca bir mesleki anılar kitabı olarak değil, sahne tasarımına, oyunculuğa, kısaca tiyatroya meslek olarak bakan gençlere bir şeyler katan bir kitap olmasını istedim.
ESEN ÇAMURDAN: Robert Wilson gösterisinin Metin Deniz  kitabıyla ilişkisini anlayamadım.
NİHAL GEYRAN KOLDAŞ: Bu gösteri üzerine Metin Deniz ile konuştuk; sahnenin görselliğinin, tüm o projeksiyonlar, ışık oyunları gibi büyüleyici şeylerin içerikle bağlantısı üzerine. Mesela dramatik yapıya hizmet etmediği sürece en etkileyici görüntünün bile kısa süre sonra sıkıcı olabileceğinden söz ettik. Bizde tiyatronun görselliği ile ilgili hiçbir kaynak kitap olmadığını, bu konuda deneyimli olanlardan da yararlanılmadığını farkettim.
ESEN ÇAMURDAN: Kitap aynı zamanda bir tiyatrocunun, Nihal Geyran Koldaş’ın, bir başka tiyatrocunun, Metin Deniz’in, öteki tiyatrocuları da seferber ederek izini sürmesi. Oluşum serüvenini anlatır mısın?
NİHAL GEYRAN KOLDAŞ: Ben böyle bir kitap hazırlamaya karar verdiğimde benzer bir kaç yabancı kitaba gözattım.Çek sahne tasarımcı Svoboda, İngiliz ressam ve sahne tasarımcısı Hockney, İtalyan Lugatti ve yine İtalyan Damiani...  Türkiye’de de bu alanda benim bildiğim ilk ve tek örnek Osman Şengezer’in kitabı. Onu da inceledim.  Bu örneklerden yola çıkarak yüzde sekseni görsel malzemeden  oluşacak 100 sayfalık bir kitap tasarladım. İşe girişince böyle olamayacağını, ya da benim böyle yapamayacağımı anladım...
ESEN ÇAMURDAN: Neden?
N.G. K. : Araştırmaya giriştiğimde ulaşabildiğim malzemeler, kitabın hem kapsamını büyüttü, hem de yazılı metin/ görsel malzeme oranını değiştirdi. Yani bakılacak kadar okunacak bir kitap  oldu.
ESEN ÇAMURDAN: Bu verilere, malzemelere ulaşmak için nasıl bir yol, yöntem izledin? Bu soruyu Türkiye’de ciddi bir arşiv sorunu olduğunu bildiğim için soruyorum.
NİHAL GEYRAN KOLDAŞ: Kendiliğinden oluşan bir yöntem. Türkiye’nin önemli tiyatro insanları  ile iki yıla dağılan bir görüşmeler zinciri; sahaflarda ve kitaplıklarda dolaşmalar, gazete, dergi koleksiyonlarındaki tiyatro eleştiri yazılarını taramalar... Eski broşürler, resimler aradım. Metin Deniz’in kendi arşivini defalarca taradım. Onun hiç hatırlamadığı oyunların kitapçıklarını, yapmış olduğunu unuttuğu broşür kapak çizimlerini bir yerlerden bulup çıkardım. O bunlardan çok etkilenip yeni şeyler hatırlayıp bana anlattı. Şehir Tiyatrolarından  Ahmet Yirmibeş kendi arşivinden hiç üşenmeden negatifler buldu.  Haldun Dormen, Macide Tanır, Mücap Ofluoğlu gibi Metin Deniz ile doğrudan bağlantısı olmayan çok sayıda sanatçının biyografisini ve anı kitaplarını okudum. Bu arada 60’lı yıllardan bugüne kadar Türk tiyatrosu ile ilgili çok şey öğrendim. Mesela Memet Fuat’ın “Her Yer Tiyatro” kitabını bu sayede okudum. Tiyatro ile ilgilenenlere, özelllikle eleştirmen olmayı düşünenlere öneririm.
ESEN ÇAMURDAN: “Tiyatro Tarihi”yle birlikte benim de çalışmalarımda, özellikle ilk kitabımda ve derslerimde yararlandığım önerdiğim bir kitaptır bu. Konumuza dönersek... "Metin Deniz ve Tiyatroda Mekan" adlı bir kitabın hedefi, doğaldır ki Metin Deniz ve çalışmalarıdır. Ancak böyle titiz bir araştırma, ortaya atılan sorular ve aranan yanıtlar giderek okuyucunun çağdaş tiyatro anlayışını yeniden düşünmesini sağlıyor. Bir başka deyişle senin, Nihal Geyran Koldaş olarak , çağdaş tiyatroya yaklaşırken aklına takılan soruları, Metin Deniz’in ardından, sanki okuyucuna anımsatmış oluyorsun.
NİHAL GEYRAN KOLDAŞ: Böyle olmasını istedim. Buna başta değil, biraz da elimdeki malzemeleri görmeye başlayınca ve işin içine biraz daha girince karar verdim sanıyorum. Ama sonra da böyle olabilmesi için de malzemelerimi yeniden düzenledim. Kitabın bölümleri tam anlamıyla kronolojik bir sırada ilerlemiyor. Daha çok  ve doğal olarak 60’lı yıllardan bugüne doğru tiyatro  ve tiyatroda görsellik, reji ve oyunculuk anlayışının geçirdiği evreleri, Metin Deniz’in yer aldığı projeler bağlamında, ve yer yer öne çıkan mesleki kavramları odak alarak incelemeye çalıştım.
ESEN ÇAMURDAN: Peki sen hangi bağlamda devreye girdin? Yani okuyucuyu yönlendirme açısından...
NİHAL GEYRAN KOLDAŞ: Tabii ki  kendi tiyatro anlayışımı destekleyen, ya da ileri götüren malzemeleri kullanmayı tercih ettim. Topluluk anlayışı ile üretilen tiyatroyu çok önemsiyorum. Kitapta böyle bir bölüm var. Metin Deniz’in mesleki hayatının önemli bir bölümünü kapsayan çok renkli ve verimli bir dönem, Dostlar Tiyatrosu, Halk oyuncuları... Tiyatroda insan ilişkilerinin önemine inanıyorum. Hiçbir sanat dalında olmadığı kadar. Buna da özel bir yer verdim kitapta. Hatta kitabın adının “Tiyatroda Mekân ve İnsan” olmasının nedeni , tiyatroda insan, yani oyuncu hesaba katılmadan mekân yaratılamayacağına inanmamdan.
Bir de çok sayıda tiyatro insanı ile görüşme yapmam sonuncunda bu kitabın bütün bu tiyaroculara ait, Türk tiyatrosunun bir dönemine de ait olmasını istedim. İstememle de ilgili değil, bu görüşmelerden elde ettiğim bilgiler ve daha çok kişilerin bu bilgileri aktarırkenki  içtenlikleri beni yönlendirdi.
ESEN ÇAMURDAN: Kitabın ilk sayfasında bir özdeyiş var. “Tiyatro, sınırları çizilmiş bir boşlukta seyirci ile oyuncunun buluşmasıdır. Bu sınırları çizen de düşünsel anlamda metin, fiziksel anlamda da mekândır” deniliyor. Buradan yola çıkarak sahne tasarımının, bir yerde, metindeki düşünsel boyutun fiziksel mekâna taşınması, onun kimi imgeler aracılığıyla sahnede yansıtılmasıdır diyebilir miyiz?
NİHAL GEYRAN KOLDAŞ: Evet genel olarak böyle. Ama sahne tasarımı tek başına metni anlatmaya da kalkmamalı. Tiyatroda her öğenin birbirinin içinde erimesi, ve “oyun” da bütünleşmesi esas. Sahne de süreç içinde düşünselliği fizikselliğe dönüştüren ögelerden yalnızca biri olmalı. Ezici olmamalı.
ESEN ÇAMURDAN: Kısa da olsa, sahnede malzeme kullanımına da yer vermişsin. Tiyatroda, özellikle anlamlandırma bakımından, çok önemsediğim bir konu bu. Biraz açar mısın?
NİHAL GEYRAN KOLDAŞ: Tiyatro mekânı  soyut bir mekân. Sinemadan farklı olarak hayatın mekânda yeniden kurulması, ne tür bir yaklaşım içinde olursanız olun, soyutlanmış bir gerçeklik olacaktır. Bu yeniden yaratmada, oyuncunun içinde devindiği mekân ve kullandığı nesnelerin malzemesi tiyatronun tek somut gerçekliğidir. Tahta, metal, bez, boya, plastik vb...bütün bu malzemeler kendileri kadar temsil ettikleri, kullanıldıkları biçimlerle oyunun düşünsel dünyasını oluştururlar.  O yüzden malzemelerin seçimi, kullanılış biçimi, oyuncularla kurdukları bağlar oyuna zenginlik de katabilir, ayakbağı da olabilir. Elbette bir malzemenin fiziksel özellikleri kadar, sosyal, psikososyal  göndermeleri de başlıbaşına etkileyici bir faktör tiyatroda.
ESEN ÇAMURDAN: Kitapta bir de özellikle teknolojinin önemine ve yalınlığa, ayrı birer başlık altında değiniyorsun. Bizde sahnede teknoloji kullanımı denince akla hemen döner sahne, kimi atraksiyonlar, aşağıdan yukarıdan inen çıkan bir sürü şey gibi daha çok “şov”a yönelik, seyirciyi şaşırtmaya, onu büyülemeye yarayan araçlar gelir. Oysa teknoloji Metin Deniz’in de dediği gibi, bir yorumdur; ancak yalınlığa da hizmet edebilir sahnede.
NİHAL GEYRAN KOLDAŞ: Evet, teknoloji son yıllarda ulaşılması kolaylaştıkça hemen el atılan bir araç oldu. Ama ne kadar işlevsel kullanıyoruz? Ne kadar sahnedeki canlı eylemi zenginleştiriyor? Ne kadar ondan çalıyor? Ne kadar eksiklikleri örter gibi yapıyor? Tiyatronun tek canlı dramatik sanat olduğunu unutmamak gerek. En güçlü yanı , büyüsü de bu zaten.
ESEN ÇAMURDAN: Son olarak Metin Deniz Tiyatroda Mekan ve İnsan adlı kitabın yazarı olarak, günümüzde Türkiye’deki tiyatrolarda gerçekleştirilen mekân ve insan çalışmaları ile ilgili düşüncelerin ne?
N.G. K. : Türkiye’de iki, daha doğrusu üç değişik düzlemde tiyatro yapılıyor. Kurumsal tiyatrolar, profesyonel tiyatrolar, ve amatör-yarı profesyonel tiyatrolar. 60’lı yıllarda öncü atılımı yarı profesyonel ve profesyonel tiyatrolar gerçekleştirdi. Oysa kurumsal tiyatroların olanakları her zaman daha genişti. 70’li yıllarda kurumsal tiyatro içinde bir nevi bir başkaldırı ile kısa süreli Tepebaşı Deneme sahnesi deneyimi yaşandı. Bugünkü hareketliliği ben iki düzlemde görüyorum. Biri kurumsal tiyatrodaki bireysel çıkışlar; öbürü, daha önemlisi, büyük ölçüde kendi oyunlarını da yazan yarı profesyonel topluluklar. Ancak korkum her alanda  olduğu gibi popüler olma kaygısının burada da her şeyin önüne geçmesi. Bu ülkede bazı şeylerin de popüler olmadan varolma hakkı olmalı.









*
*
aile, a. fugard, antigone, ast, a. vitez, anlatı, bilsak tiyatro, bilsak tiyatro atölyesi, b. karasu, b. necatigil, birey, brecht, boulgakov, baskı, birey olma, bir halk düşmanı, beden, bakış, bakan, bakılan, baktırma, büchner, chéreau, cinsellik, claudel, çağdaş türk tiyatrosu, çağdaş tiyatro, çocuk/birey, çehov, çocuk oyunları, çocuk tiyatrosu, çağdaş sahne tasarımı, dil/beden, damıtılmış kırmızı, doğu-batı uygarlığı, dil/düşünce, düş/gerçek, dil ve düşünce, dram, danton'un ölümü, doksanüç, dil, dramaturgi, dramaturg, dostoyevski, dekor, dil arayışı, ellen stewart, eylem/özgürlük,