Makale : İnceleme : Kitap: Melih Cevdet Anday - Gelişen Komedya
Melih Cevdet Anday - Gelişen Komedya
Melih Cevdet Anday'la Mehmet Fuat, tiyatro üstüne konuştukları bir gün, Melih Cevdet'in sözünü ettiği yazılar Mehmet Fuat'ın ilgisini çekmiş ve ona bu yazıları içeren, bunlara yorumlar ve açıklamalar getiren bir kitap hazırlamasını önermiş. Gelişen Komedya böyle oluşmuş ve ilk basımı 1965'te Çan Yayınlarınca yapılmış. Aradan geçen bunca yıla karşın Adam Yayıncılık bu kitabın halen bir boşluğu dolduracağına inanmış olacak ki, 1984'te yeniden yayımlamış. Bu da insanı hem sevindiriyor, hem de düşündürüyor. Hatta ikincisi daha fazla bile denebilir. Sevindiriyor, çünkü böyle değerli bir kitabın yeniden basılması onu okumamışlar için bir fırsat oluyor, okuyanlarsa artık bilgiden birikime dönüşmüş olan bazı noktaları yeniden buluyor, öğrenmenin keyfini bir kez daha yaşıyor. Düşündürüyor, çünkü Gelişen Komedya gibi tiyatro üstüne "bilgi veren" bir kitabın; 19 yıl sonra geçerli olabilmesi, insanın entelektüel açlığını hala giderebilmesi, onun değerini kanıtlamakla birlikte, bu konudaki kitapların azlığını, yetersizliğini gösteriyor. Gelişen Komedya’da derlenen yazılar üç bölümde toplanır:
I.İlk Çağda Bir Tartışma
II.Tragedyadan Drama Geçiş
III.Gelişen Komedya
Bölümler birbirlerinden kopuk değillerdir. Belirli bir tema çerçevesi içinde, tarihsel bir sıralama gözetilerek özenle seçilmişlerdir. Gerekli görülen yerlerde, her parçadan önce yazar açıklamada bulunur, aydınlatıcı bilgiler verir. Parçalardan sonrası, önemli noktaları vurgulayan bir özetlemeye gider, yorum yapar. Böylece okuyucu gelecek bölüme hazırlanır, bilinçli kılınır. Kitapta izlenen, çağlar boyunca değişen, gelişen insan düşüncesinin tiyatroya yansıması, gelişen insana koşut olarak gelişen komedya anlayışıdır.
İlk bölüm, Eflatun'un Devlet'inden, Aristo'nun Poetika'sından iki önemli alıntıyla, Francis Fergusson'dan Hareketin Taklidi başlıklı ilginç bir yazıdan oluşur. Sanat yapıtını "yarar" ölçütüne göre değerlendirme dışında ortak noktaları bulunmayan Eflatun'la Aristo'nun sanat konusunda değişik düşünmeleri, daha İlkçağda önemli bir gelişmenin göstergesidir. Politikacı ve ahlâkçı düşünür Eflatun'un "idealar"a, yani "uyulması gerekli kalıplara" bağlı oluşu, şiirin ve sanatın insanı -iyi ve kötü yanlarıyla- ele almasına karşı gelmesini Melih Cevdet Anday şöyle yorumlar: "Böylece Eflatun, günümüzün 'olumlu kişileri' işlemekle iyi bir sanat yapıtı verilebileceğini savunan, yazarlarına destek oluyor”. Oysa Aristo tragedya ve komedyadaki taklidin idea kavramlarıyla olan bağlantısını reddederek, "Eflatun'un araya soktuğu mistik kuruntudan sanatı kurtarır". Poetika'da dram savunulur, tragedya yüceltilir; Komedya yadsınmaz, "gülünç olanın taklidi" olarak tanımlanır. Francis Fergusson'un Hareketin Taklidi adlı yazısı Poetika'daki bir yaklaşımdan yola çıkar: Hareket ve hareketin taklidi olarak oyun kavramı. Ve yazarı anlayabilmenin, "oyundaki hareketin belli bir anlamda kavramaya bağlı olduğunu" vurgular. Fergusson yaklaşımını açıklamak için Sofokles'in Kral Oidipus'unu örnek seçer kendine. Yazar burada son derece çağdaş, günümüzde "tiyatro göstergebilimi" diye adlandırılan ve giderek bir sahne bilimi olma çabasındaki yöntemi uygular. Amacı oyunun temelini oluşturan ana eylemi saptayıp, genel kurguyu bulmak, yapıyı çözmektir. Başka bir deyişle “makro’dan mikro’ya gider.” Tragedyanın tanımlandığı, tartışıldığı bu bölümde çağdaş bir görüşe de yer verilmesi, tiyatroya yeni boyutlar kazandırması, yeni ipuçları göstermesi bakımından çok yarar.
İkinci bölümde Shakespeare üç ayrı yorumda ele alınır. Üçünde de Shakespeare yapıtları irdelenirken dolaylı olarak tragedyadan drama geçiş incelenir. Shakespeare hayranı olan Goethe, onun sanatını incelerken bilinen karşıtlıklar bağlamında antik ve modern yapıtlara değinir. Yazar, Shakespeare'e eskiyle yeni arasında bir yer verir ve onun "bir mucizeyi gerçekleştirdiğini" düşünür. Shakespeare yapıtını irdelerken Goethe dolaylı olarak antik ve modern sanat çevresinde tragedya ve dram arasındaki ayrımları gösterir. Goethe'nin övgü dolu yaklaşımı Francis Fergusson'da yoktur. Hamlet'i ele alan yazar bu yapıtı modern olduğu kadar da eski bulur. Klasik anlayışa daha yakın olan Fergusson drama karşıdır, ona göre Hamlet'e sağlıklı yaklaşabilmek "modern dramın ölümüyle" gerçekleşebilecektir ancak. T.S. Eliot Hamlet'e karşı, dolaylı olarak da Shakespeare'in birçok yapıtına, kesin tavır alır: "Shakespeare'in başyapıtı olmak şöyle dursun, oyun (Hamlet) düpedüz bir sanat başarısızlığıdır". Düşüncede olsun, kurgu ya da koşuk düzeninde olsun, bu yapıtı dengesiz bulur. Shakespeare'i "başından büyük bir işe girişmekle" suçlar. Ama yaklaşımlar ne olursa olsun, ikinci bölümden çıkan sonuç, klasik hayranlarının bütün başkaldırılarına karşın, artık bireyin söz konusu olduğu, bireysel çatışmaların işlendiği dramın varlığıdır. Bu da ilkçağ düşüncesinin küçük gördüğü, çünkü soylu bulmadığı, komedyanın güçlenişinin belirtisidir.
Gelişen Komedya son bölümdür. Burada ilk söz Molière'e verilir. İlkçağdan bu yana değer yargıları oldukça değişmiştir ama komedya hâlâ kendini, kabul ettirme savaşımındadır. Kadınlar Mektebi'nin Tenkidi'nden aktarılan bir parça ünlü Fransız sanatçısının, halkı eğlendirdiği, ciddi olmadığı, Aristo'nun kurallarına uymadığı gerekçesiyle komedyayı suçlayanlara karşı savunmasıdır. Molière'in komedyaya olan inancını Gogol'da da görürüz. Kitaba alınan üç parçada da (Müfettiş'e yazılan I. Ek, II. Ek, Tiyatrodan Çıkış) yazar gülmeyi savunur, onun gücünü anlatır. Müfettiş'e yazdığı  I. Ek'te; "insandaki gerçek güzelliği kirleten her şeyle  “alay etmek” için gülme'yi önerir. Güldürü sanatçısının onurlu bir mesleğe sahip, saygın bir insan olduğunu vurgular. Müfettiş’e II. Ek’te ve diğer parçada gülme’nin arındırıcı (kendini ve başkalarını) gücü, etkisi ağırlıktadır, komedyanın işlevi vurgulanır.
Wylie Sypher'in Komedya Anlayışı başlıklı yazısı XX. yüzyıldaki komedyaya yaklaşımı dile getirir. Meredith ve Bergson'un gülme kuramlarını eksik bulan yazar, günümüzdeki görüşün Dostoyevski ve Kierkegard tarafından bulunduğunu belirtir: "Belki de modern eleştirinin en önemli buluşu, komedyayla tragedyanın akraba oldukları, ya da komedyanın bizim durumlarımız üstüne tragedyadan daha da çok şeyler anlatabilmesi gerçeğidir". Bu da insan yaşamının temelinde olan "saçma"dan kaynaklanır. Paul Klee resimlerinden Giacometti figürlerinden, Kafka'dan örnekleri, Kierkegard'ın "inanç komedyasının" açıklanması izler. Düş/Şaka/Komik ilişkilerini inceledikten sonra Sypher "psikolojik otomatizm" ve "fiziksel otomatizm"e değinir. Çağlar boyunca gülme eylemini doğuran nedenler ve gülme mekanizması üstüne görüşleri belirtir. Sonuçta, yıllardır süregelen tragedya/komedya çatışmasında, XX. yüzyılda yenginin komedyanın olduğu gerçeği çıkar ortaya: “Eğer biz şimdi komedyayı tragedyadan ayırmakta güçlük çekiyorsak bu, tragedya ile komedyanın aynı şey olduklarından değil, daha çok komedyanın çağın kendi varlığını yitirmeden trajik eylem dönencesi ile kesişmesinden geliyor”.
Günümüzde, çok seyrek de olsa, yazılan tiyatro tarihi kitaplarında komedyaya ayrılan bölümlerin son derece yetersiz olduğu bir gerçek. Bilinçle, seçici bir tavırla derlenmiş olan Gelişen Komedya'nın bu eksikliği gidermeye çalıştığı da bir başka gerçek. Melih Cevdet Anday "gönlündeki tasarının", ortaya çıkan kitabı gözünde iyice küçülttüğünü söyler yapıtında. Ve "kaynak bilgilere, çağdaş güçlü yorumlara dayanarak tiyatronun gelmişini geçmişini vermek gerçekten yararlı bir iş olacaktır. “İleride bunu yapmak isterim" diye ekler.
Kafamızda, gönlümüzde böylesine hoş bir tad bırakan bir kitaptan sonra değerli yazarımızın bu konuda başka yapıtlarını görememek doğrusu insanı kederlendiriyor.





  • YAYIN ADI:
    Günümüzde Kitaplar
  • YAYIN TARİHİ :
    Nisan 1985
*
*
aile, a. fugard, antigone, ast, a. vitez, anlatı, bilsak tiyatro, bilsak tiyatro atölyesi, b. karasu, b. necatigil, birey, brecht, boulgakov, baskı, birey olma, bir halk düşmanı, beden, bakış, bakan, bakılan, baktırma, büchner, chéreau, cinsellik, claudel, çağdaş türk tiyatrosu, çağdaş tiyatro, çocuk/birey, çehov, çocuk oyunları, çocuk tiyatrosu, çağdaş sahne tasarımı, dil/beden, damıtılmış kırmızı, doğu-batı uygarlığı, dil/düşünce, düş/gerçek, dil ve düşünce, dram, danton'un ölümü, doksanüç, dil, dramaturgi, dramaturg, dostoyevski, dekor, dil arayışı, ellen stewart, eylem/özgürlük,