Makale : Oyun Eleştirisi : Sahnelerimizden: Galile'nin Yapamadığını Güneyli Bayan Yapıyor
Galile'nin Yapamadığını Güneyli Bayan Yapıyor
“Cadı kazanı bu. Gerçek bir cadı kazanı.
Daha sonraları hep düşündüm.
Ne kalıcı bir oyun bu Arthur’unki,
Ve kalıcı olması ne acı.”

İkinci Dünya Savaşı sonrası yıllarında A.B.D'nde Mc Carthy dönemi başlamış. İnsanların kafalarını karıştırmak, dikkatleri tek bir yöne çekmek için ortak düşman yaratılmış: komünizm. Ve Cadı Kazanı kaynıyor. Amerikan(izm)'e Karşı Çalışmalar Kurulu eyleme geçmiş. Sanatçılara ve sanat ürünlerine ideolojik testler uygulanıyor, İşbirlikçi tanıklık yapmak üzere insanlar çağırılıyor. Maddi ve manevi varlığını yitirmekten korkanlar en yakın dostlarını bile ihbar ediyor. Yıldırma politikası insanlara baskı yoluyla işlemedikleri suçları kabul ettiriyor. Raporlar çoğalıyor, dosyalar kabarıyor...
Halk sindirilmiş durumda. Oyun kişilerinden, Lillian Hellman'ın sevgilisi bilinçli ve dirençli Dash Hanmmet onu şöyle tanımlar:
"Halk çoktan afyonlandı. Her safsatayı yutmaya hazır halde. Hem de anlamını araştırmadan, köküne inmeden, hazır yutmaya. Sözde tuzu kuru, çalkantısız bir yaşamları var ve bunun çok yakında alabora oluvereceğinden ölesiye korkuyorlar.
Artık halk, biz aydınları yalnızca kuşku ile izliyor. Düpedüz çekiniyorlar bizden. Bizim inanç ve görüşlerimizin, onları o ellerindeki iki üç paçavradan yoksun bırakacağına inandırıldılar."
Basının da halktan geri kalır yanı yoktur. Bir sürü insan haksız yere hapise atılıp yıkıma uğratılırken Mc. Carthy'ciler kınamaz; kendi görüş ve tutumunu açıkça belirtmez. Yazılan birkaç makale de, suya sabuna dokunmadan, anlaşılması güç bir hoşgörüyle yaklaşır politikacılara.
Aydınların "gemiyi ilk terk edenler" olduğu böylesi bir ortamda yazar Lillian Hellman'a da Amerikan(izm)'e Karşı Çalışmalar Kurulu'ndan; bir çağrı gelir. Bir zamanlar inandığı, güvendiği aydınların (öğretmenler, dostlar, kitaplar, yazarlar, onu yapayalnız bırakmalarının düş kırıklığı içinde Lillian Hellman tek başına savaşmaya karar verir. Bunu "kişisel namus" adına yapacaktır, çünkü "elinde kalakala bir tek o kalmıştır". Kendi yapısından kaynaklanan ve dışarıdan gelen tüm engellemelere karşın Güneyli Bayan doğru bildiği yolda gider. Kurul'un sorularını yanıtsız bırakır. Böylelikle ihbarcılık yapmadığı gibi baskıdan korkmadığını göstermiş ve "koşullar ne olursa olsun güvenilir, güçlü seslerin de çıkabileceğini" kanıtlamıştı Oyunun başında ıslık çalmayı beceremeyen kadın, sonunda usta bir ıslıkçı olmuştur.

Lillian Hellman ve Antigone'lar
Tanınmış bir yazar olan Lillian Hellman, güneyli zengin bir ailenin kızıdır. Birlikte yaşadığı yazar Dash Hammet'ın onayını almadan hiçbir şey yapmamıştır çağırı gelinceye dek. Daha da ötesi, kendini hep "tamamlanmamış bir kadın" olarak görür ve yaşadığı "o uğursuz dönemdeki" sakıntısının kendi yapısından olduğu kadar "temelsiz, yeterince irdelenmemiş bir inançtan" doğduğunu söyler. Olaylar karşısında genellikle çabuk tepki gösterir, çocuksu davranışlarda bulunur. Düşündüklerini her zaman söyleyemez, bu zayıflığına da çok kızar. İşler karıştığında şaşkınlaşır, çaresizlikten ağlar, Dash'i arar; sevgi ve şefkate gereksinme duyar. Zindandan, farelerden korkar. Güneyli Bayan'ın bir de "incecik ahlak defteri" vardır. Orada yazılanlara aykırı bir durumla karşılaştı mı Dash'i bile dinlemez. İşte Kurul önünde takınacağı tutum böylesi bir durumdur. Oysa inandığı herkes, Dash bile, ona karşıdır; "düzene uyması" istenir. Kişisel namus adına yapacağı eylem bir bakıma "Don Kişot'luk" olarak nitelenir. Öte yandan pek de Don Kişot değildir Güneyli bayan, çünkü "namuslu yurttaşların şaşkınlığını birtakım satılmışların daha havadayken kaptığının" ayrımına varmıştır. İçinde bulunduğu toplumsal şaşkınlık ortamında bireysel direnmenin insanları güçlendireceğine, özgüvenlerine kavuşturacağına inanır. Bunun bir tek yolu vardır: "hayır" diyebilmek. Bireysel de olsa direnmek. Karşısında istese de istemese de bazı çıkarlar, zayıflıklar yüzünden düzeni onaylayan, ona "evet" diyen, tüm çelişkileriyle "insan" vardır. Toplumunun insanı: sevgilisi, dostu, aydını, giderek Mc. Carthy uşağı, hattâ Mc. Carthy'nin kendisi bile. İşte burada oyunun asal çatışması çıkar karşımıza: "Evet” demek, ya da "Hayır" diyebilmek. Lillian Hellman, örnek olma, yüreklendirme adına da olsa, "Hayır" diyebilmiştir. Tıpkı Anouilh'un, Brecht' in Antigone'ları gibi.
"Güneyli Bayan" da Lillian Hellman'ın karşısına "İnsan" görünümünde çıkan ve ona "Baskı düzenine Evet" demesini öğütleyen, Anouilh'un Antigone'nuna devlet düzeninin ta kendisi olan Kreon olarak görünür. Her ikisi de (İnsan ve Kreon) bireysel ahlak adına Başkaldıran'ı (Lillian Hellman ile Antigone) uyarmaya, ikna etmeye çalışırlar. Başaramazlar; her iki kadın da kendi bildiklerini okumakta direnir. Anouilh Antigone'nunun karakteri de Lillian'ınkine benzer: "Sessiz, sakin köşesinde oturan" biridir o, böylesine bir eylemde bulunabileceği kimsenin aklına gelmez. Dash'ın sözünden çıkmayan Lillian Hellman gibi. Her ikisi de kararlıdırlar ama kendi içlerinde çelişkiler yaşarlar, savaşımlar verirler. Eylemleri gereği, yakın çevrelerine ve toplumlarına karşı olmaları bakımından tek başlarınadırlar. Kaygıları da aynıdır: inanmadıkları bir tutumu benimserlerse gelecekte kendilerine ve başkalarına nasıl hesap vereceklerdir? Antigone, Kreon'un "Neden yaptın?" sorusunu, "Kendim için" diye yanıtlar. Oysa Lillian Hellman'ın amacının "Örnek olma", "Yüreklendirme" olduğu şu sözlerinden anlaşılır:
"Göreceksin Dash. Bu cadı kazanı içerisinde, bu çatlak sesler arasında doğru ve net konuşanı duydular mı, onun yardımına koşacaklardır mutlaka". Ya da, "Amerikan aydınları arasında namuslu kalmayı başarabilenler vardır"
Eylem amacı açısından Anouilh'un Antigone'nundan ayrılan Lillian Hellman, bu kez başka bir yazarın, Brecht'in Antigone'nuyla birleşir. Yazarın şiir diliyle yazdığı Antigone İçin Söylence'de Antigone aynı soruyu şövle yanıtlar: "Örnek olmak için".

Galile'nin Yapamadığını Lillian Hellman Yapıyor
Başında, değil toplumun, küçük öğrencisi Andrea'nın bile buluşlarını anlamasını isteyen Galile, "...en kötüsü nedir, bilir misin? Bildiğini gizlemek... Ben gizleyemem, tutamam dilimi, söylerim önüme gelene..." diyen Galile, sonunda "Politika baskılarından kurtulmak, rahatça çalışabilmek için" Egemen Güç'e "evet" der. Ardından, geç de olsa, onların kazandığını öğrenir. Ne yazık ki iş işten geçmiştir, Bilim çoktan toplumdan koparılmış, güçlerin amaçları doğrultusunda kullanılmaya başlanmıştır. Çünkü, Antigone gibi, Lillian Hellman gibi olumlu, olumsuz tüm boyutlarıyla "insan" olan Galile korkmuştur. "Evet" diyerek doğru bildiklerini yadsımıştır. Kendi deyimiyle "İçinde yaşadığımız çirkefe hoş geldin" demiştir. Ama, yaşamının sonunda da olsa, yanlışının ayrımına varmıştır. Andrea/Tarih önünde özeleştirisini yaparken şunu vurgular: "Bugüne değin düzenlerini kurup güvenlerini sağlamış olan bu güçlü adamlar, birden Bilim'in soğuk elini duydular boğazlarında, çöküyordu kurdukları düzen. Gözdağı vermeye, gönlümüzü almaya başladılar. Zayıf yaratıklar için karşı konması güç şeylerdi bunlar". Galile "evet" diyerek gözdağlarından korktuğunu, gönül alma çabalarına kandığını açıklar. Bilim adamının sonunda geldiği nokta, Antigone ve Lillian Hellman'ın başlangıç noktasıdır: "Bu olağanüstü durumda, güçlü bir adamın direnmesi büyük sarsıntılar yaratabilirdi..." Galile direnemedi ve Bilim/İnsan'a ihanet ettiğini kabul etti. Oysa, başka bir dönemde, başka bir "olağanüstü durumu" yaşayan Lillian Hellman direndi ve "Mc. Carthy’ciliğe yaptıklarıyla hizmet edenlerin yanı sıra yapmadıklarıyla da hizmet edenler var" diyerek tarih önünde onlardan biri olmak istemediğini açıkladı. Böylece Suskunluk/Eylemsizlik'in bir tür onaylama olduğunu belirtti. Kazanan Lillian Hellman oldu. Bireysel, bireysel olduğu için umarsız sanılan başkaldırı eylemi, o suskun, engelleyici İnsan/Ses'te ilk etkisini gösterdi. Duruşmanın biliminde Güneyli Bayan'ın duydukları ona yaşantısının en mutlu anını yaşatacağı gibi tüm çektiklerini değerli kılacak ve ilerisi için güven, güç verecektir: "Tanrıya şükür, böylesi bir yürekliliği gösteren biri çıktı sonunda!"

Tiyatro Olgusunu Tüm Boyutlarıyla Yaşatan Bir Oyun
Bilgesu Erenus'un Lillian Hellman'ın Şarlatanlar Dönemi adlı anı kitabından esinlenerek yazdığı Güneyli Bayan, iç içe çift düzlemde gelişiyor: yapıt, oyun içinde oyun olarak sunuluyor. Olaylar seyirciye bir yandan anlatılırken öte yandan canlandırılıyor. Canlandırılan olaylar kendi içlerinde de iki ayrı düzlemde ele alınmış: Lillian Hellman'ın anı defterini yazma sahneleri (bir durum canlandırılırken Anlatılan, anı defterine Yazılan'a dönüşüyor) ve yine Lillian Hellman'ın seyirciye dönerek "iç-ses"ini duyurduğu, bir çeşit hesaplaşma bölümleri.
Yönetmen Rutkay Aziz, çok işlevsel kullanımlı evi (büro, yemek ve çalışma odası, lokanta...) bir boks ringi üstüne oturtmuş. Lillian Helman'ın yakın çevresiyle, toplumuyla giriştiği savaşım, insanların sıkışmışlığı, çaresizliği seyirciye bu yolla, "görsel olarak" verilmek istenmiş. Anlatılan'dan Oynanan'a geçişler yine boksta raund sonlarında çalınan gong sesleriyle belirtiliyor. Böylece Oyuncular/İnsanlar bir raunttan diğerine geçiyor, savaşım başka bir alanda sürüyor. Duruşma sahnesinde yargıcın seyirciler arasında bulunması Lillian Hellman'ın aynı zamanda bizlere hesap vermesine yol açıyor. Görünüşte suçlayan biziz, ama görünenin ardında yatan, tarih önünde bizim suçlanmamız, Lillian Hellman'ların aklanması. Öte yandan, "Hesap Veren"in önünde durduğu yoğun bir insan kalabalığını gösteren dev pano, her iki yanında ver alan ve ancak parmaklıklar ardından görülebilen haber verici (sarı ve yeşil tonlar hakim) doğa görünümleri onun yalnızlığını, ezilmişliğini ve "manevi işkence'' durumunun birer göstergelerini oluşturuyorlar. Oldukça karmaşık geçişlerle dolu bir kurgusu olan, yalnızca söze dayalı ve kısa tablolardan kurulmuş metni Rutkay Aziz ustalıkla sahnelemiş, tiyatronun olanaklarından (ses ve ışık etmenleri, uzamı iyi değerlendirme, hareketlerde ekonomi...) bilinçle yararlanarak ortaya zevk ve coşkuyla izlenen bir yapıt çıkarmış.
Oyunun başarısında, en az yönetmen kadar, Lillian Hellman rolündeki Işık Yenersu'nun da katkısı büyük. Güneyli Bayan'ın eksen oyuncusu; her tabloda ağırlıklı olarak yer aldığı gibi, sürekli değişen durumlarla bitlikle biçimlenen bir kişiliği büyük bir ustalıkla canlandırıyor. Bedenini, sesini, hareketlerini denetimli olarak kullanırken neyi, ne zaman vereceğini iyi ayarlıyor. Aynı doğrultuda Lillian Hellman'ın "insan" yanını (korkusu, coşkusu, öfkesi, bocalaması...) tüm boyutlarıyla veriyor, onu seyirciye "kahraman" olarak tanıtmamaya özen gösteriyor. Ve Güneyli Bayan aramızdan biri olarak çıkıyor karşımıza. Sanatçının bu çok yönlü ve bilinçli oyunu, konuşmaya dayalı olduğundan yer yer durağanlaşan sahneleri bile seyirciye soluk aldırmadan izletiyor.
Güneyli Bayan'ın yönetmenliğinde başarılı olan Rutkay Aziz, aynı beceriyi oyunculukta gösteremiyor. Amerikalı kadın yazarın yaşamına dolaylı ya da dolaysız, girmiş tüm kişileri yansıtan "İnsan"ı canlandırıyor oyunda; Sevgili, Avukat, Dost, Tanıdık, Film yapımcısı... İyiliği, kötülüğü, korkaklığı, cesareti, doğruluğu, ikiyüzlülüğü, kısacası insanı tüm yanlarıyla gösteren bir Ses, bir bileşimdir "İnsan". Anlatıcı'yla birlikte tam on iki rolü kapsar; on iki ayrı kişilik, on iki ayrı yorum. Rutkay Aziz'in söyleyiş biçimi, yanlış vurgulamaları, sesini kullanamayışı oyunculuğunu olumsuz yönde etkiliyor. Aynı tonda, aynı biçimde ve son derece hızlı konuşması sahnede çok yönlü bir kişiliği yansıtamadığı gibi söylemini de anlaşılmaz kılıyor.
Güneyli Bayan'ın mesajını çevre düzenlemesi, giysi seçimiyle bütünlüyor Yücel Tanyeri. Gerek Lillian Hellman'ın evi için kullandığı dekor malzemesi, gerek yazarın giyimi oyunun tarihsel boyutunu verirken, İnsan'ın belirli bir dönemi yansıtmayan ama günümüzü de çağrıştıran, giyimi olayın evrenselliğini vurguluyor. Böylelikle, tarihte yaşanmış bir olayı, günümüze de anıştırmalar yaparak göstermeyi, kendi alanında başarıyla gerçekleştiriyor.
Lillian Hellman, oyunun bir yerinde, film yapımcısı arkadaşı için şöyle bir yorumda bulunur: "Seyircilere istediklerini verdiğin zaman salonu doldururlar". Sonuç olarak, "Acaba,"diyorum,"yazar bu konuda yanılmış olmasın? Seyircilere istediklerini vermesen de salonu doldurabilirler. Yeter ki ne vermek istediğini bil ve hakkıyla ver".
Güneyli Bayan oyunu bunu kanıtlıyor.


  • OYUN ADI:
    Güneyli Bayan
  • TOPLULUK ADI:
    Lillian Hellman
  • UYARLAYAN:
    Bilgesu Erenus
  • YAYIN ADI:
    Çağdaş Eleştiri
  • YAYIN TARİHİ :
    Mayıs 1984
*
*
aile, a. fugard, antigone, ast, a. vitez, anlatı, bilsak tiyatro, bilsak tiyatro atölyesi, b. karasu, b. necatigil, birey, brecht, boulgakov, baskı, birey olma, bir halk düşmanı, beden, bakış, bakan, bakılan, baktırma, büchner, chéreau, cinsellik, claudel, çağdaş türk tiyatrosu, çağdaş tiyatro, çocuk/birey, çehov, çocuk oyunları, çocuk tiyatrosu, çağdaş sahne tasarımı, dil/beden, damıtılmış kırmızı, doğu-batı uygarlığı, dil/düşünce, düş/gerçek, dil ve düşünce, dram, danton'un ölümü, doksanüç, dil, dramaturgi, dramaturg, dostoyevski, dekor, dil arayışı, ellen stewart, eylem/özgürlük,