Makale : Tiyatro Üstüne : Dramaturgi: Defalarca tanımlanmaktan, soyut tartışmalara konu olmaktan öteye gidemeyen bir kurum: Dramaturgi
Defalarca tanımlanmaktan, soyut tartışmalara konu olmaktan öteye gidemeyen bir kurum: Dramaturgi
“Duygularını sahnede doğru dürüst aktarmak yetmez; oyuncu olmak da. Bir oyuncunun geniş bir düşünsel eğitimi olmalı. Hamlet'i oynamak için kültüriü olma zahmetine katlanmak gerek."
A.Çehov

Dramaturgi sözcüğü dilimize Almanca ve Fransızca'dan aktarılmadır; kökeni, eski Yunanca'da "bir dram oluşturmak" anlamına gelen dramaıurgia'dır. Dramaturg sözcüğüyse, yine eski Yunanca dramaturgos'dan kaynaklanır, "oyun yazarı" anlamını taşır. Dramaturgi kavramı eskilerde daha çok dramatik yazım sanatını, dramatik yazım kurallarını, tekniğini kapsardı ve ilgi alanını sahneden çok metin oluştururdu. Söz konusu çalışmalar bir oyun yazabilmek için uyulması gereken kuralları, hatta reçeteleri içerebildiği gibi (Poetika, Aristoteles), yazarın tiyatrosuyla ilgili açıklamalar da olabilirdi (Konuşmalar, Corneille) ya da bir yazarın yapıtındaki izlek, kurgu, yapı irdelenirdi.
Dramatik ve epik tiyatroyla ilgili kuramıyla çağdaş tiyatroya imzasını atmış olan Brecht'le birlikte değişen tiyatro bilinci dramaturginin alanını genişletti, onun yeni işlevler kazanmasını sağladı: Metin sahneyle birlikte gözetilmeye başlandı, seyirci öğesi öne çıktı ve oyunun ideolojik ve estetik yanı önem kazandı. Alman tiyatrosunun vazgeçilmez bir unsuru durumuna gelen dramaturgi, önceleri tiyatro sanatının gelişmiş olduğu Avrupa ülkelerinde kendini kabul ettirmekte güçlük çektiyse de, bilim ve sanatların birbirleriyle sürekli olarak etkileşim içinde oldukları ve her alanda uzmanlaşmanın söz konusu edildiği günümüzde, tiyatroda özel bir uğraş alanı olarak yerini almış bulunmaktadır. Gerçekten de, eski sahnenin sınırlarını parçalamasının yanı sıra, özellikle göstergebilim, mimarlık, sinema, tarih gibi kendi dışındaki sanat ve bilim dallarından da yararlanıp zenginleşen ve ancak çok yönlü ve -estetik ve entellektüel düzeyde- bilinçle yapıldığında kalıcı olmak durumunda olan çağdaş tiyatroyu oluşturacak "kurmaylardan" biri de dramaturgdur. Kimdir dramaturg?
Kimi zaman geleneksel anlamda, "oyun yazarı olarak kullanılsa da günümüzde dramaturg, yüklendiği işlevler doğrultusunda, daha çok "tiyatro danışmanı", "tiyatro bilirkişisi" olarak tanımlanmaktadır. İlk dramaturg olarak Lessing gösterilir. 1767'de yazdığı "Hamburg Dramaturgisi" adlı kitabında tiyatroyla ilgili eleştirel ve kuramsal düşünceleri derleyen Lessing, bir oyunun sahnelenmesinden önce kuramsal ve uygulamaya yönelik çalışmalara değinmesi bakımından, çağdaş dramaturgide yerini almıştır...
Bir dramaturgun, herhangi bir tiyatroda gerçek anlamda çalışabildiğinde, üstlenebileceği görevleri iki kümede toplayabiliriz:
1-Sahne dışı çalışmalar
-Oyun araştırması yapmak. Bağlı bulunduğu tiyatroya gönderilen oyunlarla ilgili raporlar yazmak, repertuar önerisinde bulunmak: bir yerde tiyatronun repertuar politikasını saptamak veya saptayan kurulda yer almak.
-Yine aynı bağlamda, yazarlarla iletişimde bulunmak, gerektiğinde -yine tiyatronun kültür politikası doğrultusunda- oyun siparişi vermek, birlikte oyunlar üstünde çalışmak.
-Kültürel etkinlikler düzenlemek.
-Tiyatronun her türlü yayınından (Dergi, broşür, kitap…) sorumlu olmak.
2- Sahne üstü çalışmalar
Bir oyunun sahnelenme sürecini, kapsayan tüm aşamalarda yapılan çalışmalardır, "yapım (prodüksiyon) dramaturgluğu" olarak da adlandırılır. Sahneye çıkmadan önce yapılan ilk masa başı çalışmasıyla oyunun seyirci önüne çıktığı ilk gece arasındaki bu zaman ediminde dramaturgun çeşitli işlevleri vardır: Oyuncularla ilk metin okumasına geçilmeden önce yönetmenle, birlikte metni değerlendirir, yorum ve sahnelemeyle ilgili yaklaşımları tartışır. Gerektiğinde oyunun özünü sahnede daha iyi yaşama geçirecek değişikliklere gidilir, yine sahne üstünde belirlenecek dil, biçem üstüne konuşulur; inceleme ve araştırmalarda bulunulur. Oyuncularla karşılaşıldığında artık ekip daha da genişlemiştir ve masa başında ilk sahne dışı provalar başlar. Sahne üstü provalar sırasında dramaturgu başka bir görev daha beklemektedir: Yazın dilinden sahne diline geçilen bu aşamada yapılan tüm çalışmaları denetlemek ve önceden belirlenmiş olan asal noktaların sapmaması için konumu gereği kendini oyuna kaptırabilen, oyuna yabancılaşamayacak duruma gelebilen yönetmene, bir "dış göz" olarak uyarılarda bulunmak.
Görüldüğü gibi dramaturg, yönetmenle birlikte çalışan ve yazınsal metnin tiyatro metnine dönüştürülmesini gözetme ve düşünmeyle görevli kişidir aynı zamanda. Ona oyunun "ilk seyircisi", hatta "ilk eleştirmeni" de diyebiliriz.
Uzun bir süreden sonra, tiyatroda kendini kabul ettirmeye başlayan dramaturgi kurumu, ülkemizde, ne yazık ki hâlâ "ukalalık" yapan, ne işe yaradığı pek de bilinemeyen yararsız bir birim olarak görülmekte ve çalışabildiği ödenekli tiyatrolarda işlevi genelde raportörlükle kısıtlanmaktadır. Öte yandan, tiyatronun kültür politikasını saptamaktan, yönetmenle sahne dışında ve üstünde, işbirliği yapmaya dek uzanan görevlerin üstesinden gelebilecek kişinin sıkı bir eğitimden geçmesi kaçınılmazdır. Üstelik var olmak isteyen bir dramaturg, her meslekte olması gerektiği gibi, okuldan aldığı bilgilerle yetinmemek, kendini sürekli olarak yenilemek, bilgi ve birikimini geliştirmek zorundadır. Ülkesinin ve dünyanın kültürünü izlemek durumunda olan dramaturgun, doğaldır ki en azından bir yabancı dili, çeviri yapabilecek düzeyde bilmesi de ayrı bir gerekliliktir. Her ne kadar bu meslekteki başarı biraz da kişinin becerisine ve yeteneğine bağlıysa da, içinde bulunduğu tiyatronun koşullarını, ya da sistemi yadsımak yanlış olacaktır. Eğer burada sözkonusu edilen tiyatro bilincinin değişmesiyle birlikte ortaya çıkan yeni bir görev dağılımıysa, tiyatro da bu değişimin ayrımında olmalı, her şeyden önce de buna gereksinim duymalıdır. Dramaturgi kurumu ancak bu koşullarda işlerlik kazanır, öteki türlü, şimdiye dek yapılageldiği gibi, onu defalarca tanımlamaktan, birtakım kavramlar üzerinde soyut tartışmalar yapmaktan öteye gidilemez. Kanımca işin asıl güç yanı da budur.
Yazın dilinden sahne diline geçme aşamasında, dramaturg yönetmene bir "dış göz" olarak uyarılarda bulunur.
Dramaturginin işlerlik kazanabilmesi için, her şeyden önce tiyatronun ona gereksinim duyması gerekir.
  • YAYIN ADI:
    Tiyatro Tiyatro Dergisi
  • YAYIN TARİHİ :
    Ocak 1995
*
*
aile, a. fugard, antigone, ast, a. vitez, anlatı, bilsak tiyatro, bilsak tiyatro atölyesi, b. karasu, b. necatigil, birey, brecht, boulgakov, baskı, birey olma, bir halk düşmanı, beden, bakış, bakan, bakılan, baktırma, büchner, chéreau, cinsellik, claudel, çağdaş türk tiyatrosu, çağdaş tiyatro, çocuk/birey, çehov, çocuk oyunları, çocuk tiyatrosu, çağdaş sahne tasarımı, dil/beden, damıtılmış kırmızı, doğu-batı uygarlığı, dil/düşünce, düş/gerçek, dil ve düşünce, dram, danton'un ölümü, doksanüç, dil, dramaturgi, dramaturg, dostoyevski, dekor, dil arayışı, ellen stewart, eylem/özgürlük,