Makale : Tiyatro Üstüne : Diğer: Budapeşte Kukla Tiyatrosu
Budapeşte Kukla Tiyatrosu
Biz hâlâ İbiş’imizle geçineduralım, dünyada kukla olayı almış başını gidiyor. Televizyondan da izlediğimiz Muppet’lar elektronik aygıtlarla hazırlanıyor, Bread and Puppet'ın her oyunu olay oluyor, Çekoslovakya başı çekiyor derken şimdi de Macar kuklacılarla tanıştık. Tiyatrodan yoksun İstanbul Festivali'nde böyle bir gösteriye tanık olanlar doğrusu kendilerini şanslı sayabilirler! 

Budapeşte Kukla Tiyatrosu kukla sanatının ne boyutlara varabileceğini anımsattı bize. Kuklanın artık salt çocuklara değil, büyüklere de seslendiğini, insanın düş gücünün
emekle birleştiği zaman neler yaratabileceğini bir kez daha kanıtladı. Tiyatro 1947'de kurulmuş. Bugün yılda 1400 oyun sergiliyor, üstelik kukla geleneği olmayan bir ülkeden! Başka bir deyişle “kendi geleneklerini kendileri yaratmışlar." İşe revü, varyete, parodilerle başlamışlar. 1960'larda bu klasik kukla geleneğini kırmak istemişler ve dünya yazınının başyapıtlarına, uluslararası klasik müziğe yönelmişler. Repertuarları oldukça geniş: Masallardan tutun da öncü oyunlara dek her türlü yapıtı kuklalara uyarlanmış olarak bulabilirsiniz. Ağırlık daha çok klasik müzik yorumlarında. Başta Bartok geliyor, sonra, hemen hemen gönül verdiğimiz tüm besteciler var: Stravinski, Çaykovski, Brecht, Weill, Prokofiev, Ravel, Mozart, Macar besteciler… Bunların yanında Beckett, Mrozek, Dürrenmatt gibi çeşitli türlerde ürün vermiş yazarları da buluyoruz. Derken masallar çıkıyor karşımıza, Gulliver çıkıyor, Macar söylenceleri çıkıyor.

Böyle bir repertuarı okuyunca sanırım siz de benim gibi bir soruya takıldınız: 'Ya çocuklar?' İşte burada tiyatronun sanat yöneticisi, aynı zamanda yapıtları kukla sahnesine uyarlayan Dezso Szilagyi giriyor araya: 'Bizim için çocuk-büyük ayrımı yoktur. Sahneyi bütünüyle seçtiğimiz oyuna, kuklalara göre hazırlarız.' Macar Kukla Tiyatrosu’nda her boyutta (2.5 metreden 45 cm.’ye kadar), her tür (sopalı, sopasız, ipli) kukla kullanılıyor. Gerektiği zaman gölge oyununa başvuruluyor, maskelerden yararlanılıyor. İzlediğimiz oyuna geçmeden bu ilginç tiyatrodan birkaç bilgi daha verelim: Her yıl repertuarında sekiz grup tarafından oynanan 28-30 oyun var, günde 6-8 gösteri yapıyorlar ve bir yıllık seyirci sayısı yarım milyona yakın!

'Hari Janos'

'Hari Janos' ölümünün 100. yıldönümü kutlanan Macar besteci Zoltan Kodali'nin aynı adlı yapıtının kuklalarla yorumlanışı. Konu kısaca şöyle: Yaşlı Janos arkadaşlarıyla birlikte meyhanede birasını yudumlarken bir gençlik serüvenini anlatmaya koyulur. Aslında ona kimse inanmamaktadır ama yine de tatlı tatlı dinlenir. Janos sınırda nöbet
tutan genç bir askerdir daha, bir de Örzse adlı yavuklusu vardır. Günlerden bir gün I.Fransuva'nın kızı; aynı zamanda Napolyon'un genç karisi (!) saray çevresiyle birlikte sınırdan geçmek ister. Sınırdaki diğer nöbetçi güçlük çıkarırsa da Janos imdada yetişir, prensese kolaylık gösterir. Bu hareketten pek hoşlanan Mari-Lüiz, Janos'u yavuklusuyla birlikte hizmetine alır. Gelgelelim kral kızı yağız köylüye âşık olur, bu da kendisini seven şövalyeyi çok kızdırır. Öfkeli şövalye Janos'a olmadık güçlükler çıkartır, bizimki tümünün altından kalkar ve prensesin gözüne daha çok girer. O zaman da şövalye son çare olarak Napolyon'a savaş açtırır. Janos kahramanlıklarıyla ünlenir, Napolyon’u bir güzel yener! Prenses ille de Janos’la evlenmek istemektedir ama o sarayı da, şöleni de bırakıp yavuklusuyla birlikte özlemini çektiği köyüne döner.

'Hari Janos' tipik bir Macar halk öyküsü. Kodali’nin yapıtı uyarlarken özgün metine; bağlı kalınmış, müzik, konu, sahneleme, giysiler, her şey buram buram Macar folkloru, Macar halk sanatı kokuyordu. Oyunda dekoru oluşturan evler, meyhane, kulübeler büyük boyutlarda, gerisi bir metreyle 50 cm. arasında değişen sopalı kuklalar. Tek dev
kukla Napolyon'du! Savaşın başında sahne boyunca ve kocaman şapkasıyla gördük onu. Yenilen dev küçüldü, küçüldü, şapkası açıldı, içinden minicik bir Napolyon çıktı! Kalabalık sahnelerin düzenlenişi tam bir teknik ve estetik başarıydı. Askerlerin müziğe uyumlu ritmik adımları, karşılıklı top atışları, savaş dans1arı… Oyunda özen gösterilen bir başka nokta da perspektif olayı! Örneğin Mari-Lüiz'i götüren araba önce sarayın kapısını uzaktan küçücük görüyordu, yaklaştıkça kapı büyüyor, büyüyordu. Ya da arabayı izleyen Janos'un atının boyutları seyirciye yakınlığına, uzaklığına göre değişiyordu.

Kuklaların oynatılışı bir yana, sahne düzenlenişi uzun uzun çalışılmış, hesaplanmıştı, öyle ki karşınızda ansızın titizlikle hazırlanmış minyatür tablolar buluyordunuz, Kodali'nin nefis müziğiyle dillenmiş tablolar! "Minyatür" diyorum çünkü Budapeşte Kukla Tiyatrosu bu oyunda ilk kez düz, tek boyutlu kuklalar kullanmış. 

Sonuç olarak 'Hari Janos' son derece güzel bir müzikle hazırlanmış, keyifle seyredilen bir kukla oyunuydu. Hem de kukla geleneği olmayan, yani ustası olmayan, bir ülkeden... Tiyatrodan çıkarken güzelliklerle doluydum, bir yandan da içim sızlıyordu. Neden acaba?..
  • YAYIN ADI:
    Milliyet Sanat Dergisi
  • YAYIN TARİHİ :
    15 Temmuz 1982
*
*
aile, a. fugard, antigone, ast, a. vitez, anlatı, bilsak tiyatro, bilsak tiyatro atölyesi, b. karasu, b. necatigil, birey, brecht, boulgakov, baskı, birey olma, bir halk düşmanı, beden, bakış, bakan, bakılan, baktırma, büchner, chéreau, cinsellik, claudel, çağdaş türk tiyatrosu, çağdaş tiyatro, çocuk/birey, çehov, çocuk oyunları, çocuk tiyatrosu, çağdaş sahne tasarımı, dil/beden, damıtılmış kırmızı, doğu-batı uygarlığı, dil/düşünce, düş/gerçek, dil ve düşünce, dram, danton'un ölümü, doksanüç, dil, dramaturgi, dramaturg, dostoyevski, dekor, dil arayışı, ellen stewart, eylem/özgürlük,