Makale : Röportajlar : Tüm Röportajlar: Bir Tiyatro Okuma Biçimi
Bir Tiyatro Okuma Biçimi
Esen Çamurdan'ın, çağdaş tiyatromuzun köşe taşlarından biri olan Sabahattin Kudret Aksal'ın oyunları üstüne yaptığı çok yönlü ve ilginç bir okuma denemesi "Hıçkırmakla Haykırmak Arası". Kitap, Mitos Boyut Yayınları'ndan çıktı. Bu önemli serüvene ilişkin olarak Çamurdan'la konuşuyoruz.
DİKMEN GÜRÜN: Sabahattin Kudret Aksal oyunları üstüne yazdığınız "Hıçkırmakla Haykırmak Arası" adlı kitabınızın altbaşlığı "Sabahattin Kudret Aksal oyunlarını bir okuma denemesi". Bunu yapısal bir okuma olarak değerlendirebilir miyiz? Oyunlara yaklaşımınızı kısaca anlatır mısınız?
ESEN ÇAMURDAN: Çalışmamın bir deneme, tiyatroyu bir okuma denemesi olduğunu düşünüyorum. Gerek metinlere yaklaşımda, gerekse onları çözme girişiminde yapısalcılığın, tiyatro göstergebiliminin büyük ölçüde yönlendirmesi var, ama ben bunu yapısalcı ya da göstergebilimsel bir değerlendirme olarak nitelendirmek istemiyorum, çünkü kanımca benzeri yöntembilimler, sanatın doğası gereği, yapıtlara birebir uygulanmaktan çok, bir yaklaşım biçimi, bir bakış açısı oluşturabilir ancak.
Aksal'ın tiyatro metinlerini irdelerken her şeyden önce genelden özele, yani makro'dan mikro'ya gitmeye özen gösterdim. Çoğu çalışmamda yaptığım gibi burada da işe saf, yalın bir okumayla başladım; oyunların bölümlenmeleri, sahnelerin, perdelerin kısalıkları, uzunlukları, ayraç içlerinde verilen bilgiler gibi çeşitli yapısal özellikleri oluşturan öğelerin dökümünü yaptım. Kişilerin sahnelere göre dağılımlarını, cinsiyetlerini, oyun içindeki işlevlerini ve söylemleri de aynı yöntemle ele almaya çalıştım. Bir metinde kullanılan yazın düzlemlerinin çeşitliliği de incelenesi bir veridir, hele uzam ve zaman -özellikle modern metinlerde- çok önemli ipuçları verir araştırmacıya.
DİKMEN GÜRÜN: Tüm bunlar sizi nereye götürdü?
ÇAMURDAN: Amacım, söylenen'in ardındaki söylenmeyen'e ulaşmaktı. Bir başka deyişle, yazarın benimsediği biçimi, daha profesyonelce söyleyecek olursak, yazınsal ve sahneye yönelik göstergelerin düzenlenişini irdeleyerek ana düşünceye, iletiye varmaya çalıştım. Ortaya ilginç sonuçlar çıktı.
DİKMEN GÜRÜN: Oyunları yapı ve içerik bağlamında iki döneme ayırarak inceliyorsunuz. Söz konusu dönemlerin belirgin özellikleri, ortak ya da ayrı yanları nelerdir?
ÇAMURDAN: Yapı olarak iki döneme ayırıyorum oyunları. İçerik olarak, daha doğrusu ana izlek olarak yazar hep aynı sorunu işlemiştir ki, bu benim çok ilgimi çekti. Daha da ilginci, bu çalışma yıllar önce bir makale olarak yayımlandığında o zaman hayatta olan yazarın da buna şaşırması. Gerçekten de, Sabahattin Kudret Aksal hangi biçemle yazarsa yazsın, 1947 yılında kaleme aldığı ilk yapıtından başlayarak hep "kendi olamama" ve bunun sonucu olarak "birey olamama" sıkıntısına değinir, başkahramanlarını da bir türlü kişilik olamamış insanlar arasından seçer. Bugünkü toplumumuza bakacak olursak durum daha da çekicilik kazanıyor. Bunun dışında her dönem kendi içinde bir bütünlük gösterdiği gibi, yapı olarak birçok farkı olmasına karşın, öteki dönemle de ortak noktalar içermekte.
DİKMEN GÜRÜN: Örneğin?
ÇAMURDAN: Örneğin "Çemberin İçindekiler" olarak adlandırdığım ve 1947- 1965 yıllan arasında yazılmış olan ilk dönem oyunlarının neredeyse tümü, bir ev ortamında geçer, hep dışarı’dan içeri'ye bir yabancı girer, sıkıca korunan düzen yıkılma tehlikesi geçirir, oyunun sonunda ise düzen yeniden sağlanır ve başa dönülür. Toplumla özdeşleşmiş olan düzenin bireyle çatışması da vurgulanır oyunda. 1965 sonrasını kapsayan "hiçleşme" adını taşıyan ikinci bölümde ise açıkça Ionesco etkisi görülür ve yazar iyi kurulu oyun düzenini bırakıp soyutlama yoluna gider, evrensel olana yönelir. Burada toplum ya da düzen "insanı öğüten çark" olarak çıkar karşımıza. Parçalanan insanla birlikte de parçalanır. Yalnız toplumsal düzenin değil, kendi bastırılmış kişiliklerinin de sınırlarını aşamayan insanlar başkalarına dönüşmeyi seçerler. Düzene teslim olma beraberinde "hiçleşme"yi getirir.
Zamanla hesaplaşma
DİKMEN GÜRÜNHer iki dönemde de kişilerin hayal ile gerçek arasında gidip gelmelerine değiniyorsunuz.
ÇAMURDAN - Oyunların şaşırtıcı noktalarından biri de bu ilk döneme baktığımızda kişilerin hep "yarım kalmış" ve "bekleyen" durumunda olduklarını görürüz. Bunlar nasıl var olabileceklerini bilemezler; ya kendilerini bütünüyle düzene bırakmışlardır ya da hiç gerçekleşmeyeceğini bildikleri hayalleriyle sürdürürler yaşamlarını. İkinci dönemde daha da ileri gider yazar, hayal ile gerçek arasındaki her türlü sınırı kaldırır.
GÜRÜN: Peki ya zaman? Sizice yazarm zamanı irdeleyişi, 60 öncesi ve sonrasında nasıl bir gelişme gösteriyor?
ÇAMURDAN: Ne yazarsa yazsın, Aksal, hep zamanla hesaplaşır. Her çağdaş yaratıcı gibi o da zamanla uğraşır, onu yakalamaya çalışır. Tiyatrosunda da bu böyle. İlk dönemde bu durum  kendini eski-yeni çatışması olarak gösterir. Ne ki bununla da yetinmez yazar, titizlikle yönetmene oyunun zamanını aktarır, kişilerine sık sık saati söyletir, sonunda dayanamaz, hemen her oyunun geçtiği evin duvarına bir saat asar! Oysa ikinci dönemde zamandışılık yaşanır, yaşanır ama yine de kişileri zaman sıkıştırır, onunla yarışılır, hesaplaşmaya gidilir.
DİKMEN GÜRÜN: Kitabınızın ilginç bir yanı da, Sabahattin Kudret Aksal'ın bilinmeyen, basılmamış, sahnelenmemiş bir oyununu da içermesi "Konakta Oyun"a nasıl ulaştınız?
ÇAMURDAN: Anladığım kadarıyla Aksal da bu oyunundan pek hoşlanmıyor, ortalığa çıksın istemiyordu. Sözünü ettiğim makaleyi yazdığımda da bana ondan hiç söz etmemişti. Kitapla ilgili ön çalışmalarım sırasında yazarın eşi verdi bana metni. Tarihi belli değil ama, diyaloglar arasında geçen "1949 modeli yeni araba" repliğine ve biçeme bakılacak olursa, oyun kırklı yıllarda yazılmış olabilir.









  • YAYIN ADI:
    Cumhuriyet
  • YAYIN TARİHİ :
    17 Aralık 2002
*
*
aile, a. fugard, antigone, ast, a. vitez, anlatı, bilsak tiyatro, bilsak tiyatro atölyesi, b. karasu, b. necatigil, birey, brecht, boulgakov, baskı, birey olma, bir halk düşmanı, beden, bakış, bakan, bakılan, baktırma, büchner, chéreau, cinsellik, claudel, çağdaş türk tiyatrosu, çağdaş tiyatro, çocuk/birey, çehov, çocuk oyunları, çocuk tiyatrosu, çağdaş sahne tasarımı, dil/beden, damıtılmış kırmızı, doğu-batı uygarlığı, dil/düşünce, düş/gerçek, dil ve düşünce, dram, danton'un ölümü, doksanüç, dil, dramaturgi, dramaturg, dostoyevski, dekor, dil arayışı, ellen stewart, eylem/özgürlük,