Makale : Oyun Eleştirisi : Çocuk Tiyatrosu: 50. Yılında Çocuk Tiyatromuzu Anarken
50. Yılında Çocuk Tiyatromuzu Anarken
"Benim kanımca, seyircisini çocukluk çağından yetiştirmeye başlamayan şehirler ileride tiyatrolarına seyirci bulamayacaklardır. Bugünün çocuğu, yarının genci, ilerinin aydın seyircisidir. Bugün İstanbul şehri, tiyatrolarına seyirci ve oyuncu buluyorsa, bunun kaynağını dünkü Çocuk Tiyatrosunda ve öğrenci oyunlarında aramalıdır. Bu bakımdan tiyatronun en önemli sorunu "Çocuk Tiyatrosu’dur."
Muhsin Ertuğrul
İstanbul Şehir Tiyatrosu kuruluşunun 70. yılını kutlarken dikkati çeken bir olgu, yine İstanbul Şehir Tiyatrosunca gerçekleştirilen, ilk çocuk oyunundan bu yana 50 yılın geçmesi. Başka bir deyişle, Türkiye'de tam yarım yüzyıldır Çocuk Tiyatrosu yapılagelmekte! Bu da, ister üstüne önemle eğilelim, ister eğilmeyelim, yarım yüzyıllık bir Çocuk Tiyatrosu sorununun varlığını belirtir. Ülkemizin tiyatro tarihine bir bakış, bazı dönemlerde Çocuk Tiyatrosunun önemle ele alındığını, çocuk eğitiminde tiyatronun yeri ve öneminin vurgulandığını ve bu bağlamda birtakım yapısal yeniliklere başvurulduğunu ortaya çıkarır. Atılan önemli adımların arkası gelmemiş, ilkeler sonuna tek sürdürülememiştir.
Türkiye'de ilk çocuk oyununun ("Çocuklara İlk Tiyatro Dersi") 1 Ekim 1935'te Kemal Küçük tarafından yazılıp yönetilmesi, III.Selim'den o güne dek süregelen bir düşüncenin uygulanmasıdır. Gerçekten de Çocuk/Tiyatro ilişkisinin eğitsel ve ekinsel değerinin anlaşılması, batılılaşma hareketinin sonucu olarak İstibdat Dönemi yıllarına rastlamaktadır. (I) Bu dönemde çocuklar için oyunlar yazılır ve çevrilir. II. Meşrutiyet Döneminde okullardaki tiyatro çalışmalarını kapsayan bir yönetmelik hazırlanmıştır. Böylece 1915 yılında tiyatro dersleri, belirli bir düzen içinde, ilkokul eğitiminde resmen yerini almış olur. I.Dünya ve Kurtuluş savaşları her alanda olduğu gibi tiyatroda da bunalıma neden olur. Cumhuriyet'in ilk yıllarına dek Çocuk/Tiyatro ilişkisinin sağlam temellere oturtulması gerçekleşememiştir. 1930'larda sorun yeniden gündeme gelir. Çocuk ve oyun kavramları irdelenir, çocuğun eğitim ve öğreniminde tiyatronun işlevi vurgulanır, öncülüğü Muhsin Ertuğrul yapmaktadır. "Darülbedayi" dergisinde, diğer ülkelerde (A.B.D, Sovyetler Birliği, Almanya...) yapılan çalışmalar üstüne gözlemler, incelemeler yayımlanır 1934 yılında Türkiye'de ilk Çocuk Tiyatrosu çalışmaları başlatılır. 1915'te kurulmuş ilk ödenekli tiyatro olan İstanbul Şehir Tiyatrosu, Çocuk Tiyatrosu konusunda da ilkliğini sürdürür ve kuruluşundan 20 yıl sonra bünyesinde bir de Çocuk Tiyatrosu oluşturur. 14 ay süren uzun ve ciddi bir çalışmadan sonra 1 Ekim 1935’te, Tepebaşı Sahnesi’nde, “Çocuklara İlk Tiyatro Dersi”yle perdelerini küçük seyircilere açar. Burada ligi çeken nokta çocuk oyunlarının ancak 1935-1936 döneminin sonlarında, basının da ilgi göstermesiyle birlikte canlılık kazanmasıdır. (2) Aynı dönemde çocuklar için tiyatro dergisi yayımlanmıştır. Ne var ki bu dergi beşinci sayısından sonra "Türk Tiyatrosu" dergisinde sürdürmüştür yaşamını. Seyirci çocuklar arasında anketler yapılmış, oyunlar için özel olarak orkestra ve dans toplulukları oluşturulmuştur.
Türkiye'de kurulacak diğer çocuk tiyatrolarına örnek olan İstanbul Şehir Tiyatrosu, inişli çıkışlı dönemlerden geçerek günümüze dek çocuk oyunlarını sürdürebilmiştir. Bu arada birtakım yapısal değişikliklere başvurulmuş (Yalnızca çocuk oyuncuların oynaması, ilkokul ve ortaokul düzeyine yönelik oyunlar, geleneksel Türk Tiyatrosunun çocuklara tanıtılıp sevdirilmesi...) ama uygulamada bunlar yürütülememiş ve eskiye dönülmüştür. Sonuç olarak, tüm girişimlere karşın, İstanbul Şehir Tiyatrosu kapsamında ayrı bir birim kurulamamış, çalışmalar 1931 yılının yönetmeliğine bağlı olarak sürdürülmüştür.
İstanbul'dan sonra Çocuk Tiyatrosuna kavuşan ikinci kent İzmir'dir, İzmir Şehir Tiyatrosu (1946) aynı zamanda ikinci ödenekli tiyatro. Genellikle İstanbul Şehir Tiyatrosu'ndan ayrılmış olan sanatçıların görev aldığı bu tiyatroyu Ankara Devlet Tiyatrosu izlemiştir. 1947'de Tatbikat Sahnesi genel yöneticiliğine atanan Muhsin Ertuğrul burada çocuk oyunlarını başlatmıştır. Tatbikat Sahnesi Çocuk Tiyatrosu, amaç, etkinlikler, ilkeler açısından İstanbul Şehir Tiyatrosu'nun yolunu izlemiştir. Devlet Tiyatrosu'nun çocuk oyunları bakımından önemli bir dönemi de 1954-1955'tir: Yönetim Kurulu, Çocuk Tiyatrosu "Kadro yönetmeliği”ni kabul edip yürürlüğe sokar. Günümüzde bağımsız bir "Devlet Çocuk Tiyatrosu"nun olmaması bu önemli kararın uygulanmadığını gösterir. Çocuk oyunlarını hiç ara vermeden sürdüren Devlet Tiyatrosu’nun olumlu bir atılımı da İzmir’de, Bursa’da, İstanbul’da şubeler açarak Çocuk Tiyatrosu çalışmalarına, düzensiz de olsa, yer verilmesidir.
1935 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu kapsamında başlatılan, İzmir Şehir Tiyatrosu ve Devlet Tiyatrolarınca sürdürülen ödenekli çocuk tiyatrolarını özel tiyatrolar izlemiştir. İlk kez 1940'ta Ankara'da Çocuk Esirgeme Kurumu'nun girişimiyle başlatılan ödeneksiz çocuk tiyatroları günümüzde çoğunlukla İstanbul ve Ankara'da toplanmıştır. Bunlar, ya özel tiyatroların çocuk bölümlerini oluşturur, ya bir kuruluşun reklâmı için ücretsiz olarak oynamaktadır, ya da - ki bu öbek azınlıktadır - yalnızca çocuklara yönelik yapıtlar sergiler.
Ama, ne amaçla kurulmuş olursa olsun, günümüzde ödeneksiz çocuk tiyatrosu sayısı oldukça az. Örneğin 1950 yıllarında İstanbul'da birkaç özel çocuk tiyatrosu bilinirken, 1985'te aynı kentte çocuklara tiyatro yapan özel toplulukların sayısı 16-20 arasında değişir. Çocuk tiyatrolarının sayılarını artırmakla bu sanatsal işlev yerine getirilemeyeceğinden günümüzdeki çocuk tiyatrosu olgusunun niteliksel yanını irdelemekte yarar var. Böyle bir, bakış açısı eski bilincin, atılımların, coşkuların günümüzde görülmediğini gösterir. Tam tersine, geriye gidiş, hatta geçmişte yapılanların da gerisinde kalan bir durum içindedir, 1985'teki çocuk tiyatromuz.
Çocuk Tiyatrosu kavramını tiyatro kavramından, tiyatro kavramını sanat kavramından, sanat kavramını insan kavramından ayrı düşünmek olanaksız Bu bağlamda Çocuk Tiyatrosu sorununu doğal olarak içinde yaşadığımız toplum düzeninden, sanata ve sanatçıya verilen değerden soyutlayamayız. Bir toplumda sanat bir lüks, fantazi, varlıklı azınlığın bir uğraşı olarak görülüyorsa, bunun sonucu da niteliksiz sanat olacaktır elbet. Arada bir değerli çalışmalara rastlanırsa da bunlar genel çizginin dışında kalır, bütünü değiştirmez.
Aynı biçimde, toplumun ekonomik düzeyine de koşut gider sanatsal etkinlikler. Ekonomik olanakların da kısıtlı olması, yukarıda vurgulamaya çalıştığım nitelikli sanatın, dolayısıyla nitelikli Çocuk Tyatrosunun sağlıklı yürümesini engeller. Bu koşullarda, salon kirasını, oyuncuların “asgari” ücretlerini, gösterir ve altyapı giderlerini karşılayabilmek için giriş biletini 500 TL’sı olarak saptayan bir çocuk tiyatrosunu "pahalı" diye suçlamaya hakkımız var mı? Birtakım "müzikallerin" ya da "prodüksiyonların" bilet ederlerini biliyor ve bunların tıka basa dolduklarını gözlemliyorsak, böyle bir suçlama Çocuk Tiyatrosuna verilen değerin, ya da değersizliğin bir göstergesi olabilir ancak. Böyle bir durum Devlet'in bir çocuk tiyatroları politikası olması zorunluluğunu açığa çıkarır. Ama bu politika son birkaç yıldır uygulanan parasal yardımla sınırlanmamalıdır. Yardım miktarının yeterli olup olmadığı bir yana, tiyatrolara yalnızca ekonomik yardım ne derece yapıcı olur? Daha doğrusu biraz kandırmaca olmuyor mu? Ya maddi ve manevi altyapı? Yani bina, gerekli donanım ve seyircinin, sanatçının eğitimi?... Devlet'in sanat konusunda daha "gerçekçi" bir biçimde duyarlı olması ve bu olguyu eğitim politikasının içinde algılaması gerekir. Nedense bizde eğitim denince sanat hiç akla gelmez. Oysa çocuğun tarihini, coğrafyasını, matematiğini bilmesi ne kadar önemliyse, sanatın ruhsal ve toplumsal işlevi de o kadar önemlidir. Öte yandan sanatsal bir etkinlik olan tiyatro aynı zamanda eğitseldir de. Tiyatronun çocuğun eğitimine, gelişimine sağlıklı olarak katkıda bulunabilmesi için sanırım önce çocuklara tiyatro yapan sanatçıları, anne-babaları eğitmek gerek. Sanatçıları eğitmek gerek, çünkü yazardan yönetmene, oyuncudan müzikçiye dek, üstlendikleri sorumlulukların bilincinde olmaları gerekir. Anne, babaları, çünkü izlenecek oyunları seçen de, çocukları tiyatroya götüren de onlardır. Her iki kesimin de tiyatro sanatının çocuklar üstündeki etkisini iyi ve doğru kavramaları önemlidir. Bu eğitim okulda başlar ve tüm bir yaşamı kapsar.
Çocuk Tiyatrosunun binası da dikkatle seçilmelidir. Bina, en azından gösteri kadar önem taşır, onun biçimini oluşturur. Yetişkinlere yönelik yapılmış bir bina çocuğu yabancılaştırır. Boyutlarıyla olsun, döşenmesiyle olsun çocuğun zengin yaratıcı dünyasına uygun olmayan binalar, sahneler ona ulaşmakta güçlük çekerler.
Şunu unutmamak gerekir ki, tiyatro sanatı çocuğa hiç de yabancı gelmeyen belki de ona en yakın sanat dalıdır; onun doğal yapısında bulunan "oyun", dolayısıyla "taklit" kavramından yola çıkar. Çocuğun, kendi oyununda yarattığı kişilerle özdeşleşerek kendi dışına çıktığı, kendine dışarıdan bakabildiği bilimsel olarak saptanmıştır. Tiyatroda da çocuk bir başka yolla, bu kez başkalarının kurduğu bir yaşamdaki kişilerle özdeşleşerek, kendini ve çevresini tanımayı öğrenir.
Çocuk Tiyatrosu işi sevgi işidir; gönül ister, coşku ister, imgelem ve düş gücü ister. Her şeyden önce de yaptığına inanç ister. Çocuğa inanmıyorsak eğer, onun duyarlılıktan, yaşama sevincinden, yoksun, sığ, kişiliksiz bir yetişkin olmasını istemiyorsak, Çocuk Tiyatrosuna, çocuğun sanatsal eğitimine daha çok özen göstermeliyiz.
Muhsin Ertuğrul 1963 yılında "Türk Tiyatrosu" dergisinin, çocuk ekine yazdığı makalesinde uyarılarda bulunur. Aradan 11 yıl geçer. 1974'de kaleme aldığı bir başka yazıda hiçbir şeyin değişmediğinden yakınır. Bir 11 yıl daha geçer. Ve Türkiye'deki Çocuk Tiyatrosunun 50. yılına girerken, bu konuda saygın çalışmalar yapmış olan Muhsin Ertuğrul'un 22 yıl önce yazdıkları ne yazık ki geçerliliğini korumaktadır.
"Gönül ister ki Türkiye’mizde her şehir ufak çapta bir (Çocuk Tiyatrosu) kursun ve gençlere insanları yükselten bir sanat anlamını ta çocuk yaşta aşılasın. Yoksa çok geç kalıyoruz. Yazık oluyor."
Bundan sonraki kuşakların yetiştirilmesinde geç kalmayacağımızı umarım.
(1) “Türkiye’de Çocuk Tiyatrosu” Tekin Özertem, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1983.
(2) "Çocuk Tiyatrosu" Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü Yayınları Ankara 1970 (Tekin Özertem bildirisi)
(3) Cumhuriyet, 3 Mayıs 1979

(1) Cumhuriyet, 3 Mayıs 1979.
  • YAYIN ADI:
    Şehir Tiyatroları 70. Yıl Özel Sayısı
  • YAYIN TARİHİ :
    1985
*
*
aile, a. fugard, antigone, ast, a. vitez, anlatı, bilsak tiyatro, bilsak tiyatro atölyesi, b. karasu, b. necatigil, birey, brecht, boulgakov, baskı, birey olma, bir halk düşmanı, beden, bakış, bakan, bakılan, baktırma, büchner, chéreau, cinsellik, claudel, çağdaş türk tiyatrosu, çağdaş tiyatro, çocuk/birey, çehov, çocuk oyunları, çocuk tiyatrosu, çağdaş sahne tasarımı, dil/beden, damıtılmış kırmızı, doğu-batı uygarlığı, dil/düşünce, düş/gerçek, dil ve düşünce, dram, danton'un ölümü, doksanüç, dil, dramaturgi, dramaturg, dostoyevski, dekor, dil arayışı, ellen stewart, eylem/özgürlük,