Makale : Oyun Eleştirisi : Çocuk Tiyatrosu: Çocuk Tiyatrosu mu Dediniz?
Çocuk Tiyatrosu mu Dediniz?
Eskiden Çocuk Tiyatrosunun gerekliliğinden söz ettiğinizde insanlar yapmacık, zorlama da olsa "Evet, çok doğru..." benzeri sözcüklerle sizi onaylarmış gibi görünmeye çalışırlardı. Şimdiyse, artık onaylama zahmetine bile katlanmıyorlar; alaycı bir gülümsemeyle birlikte, biraz da küçümser bir ifade beliriyor yüzlerde, "Ayy, bu da hala orada kaldı!" der gibi. Ne yazık ki, başka konularda olduğu gibi, Çocuk Tiyatrosu konusunda da ben hala "orada" kaldım. Ve her türlü değerin allak bullak edildiği günümüzde Çocuk Tiyatrosuyla ilgili bir yazı yazmak akla önce şu soruyu getiriyor: “Yazılacak ne kaldı ki?..." En azından ne yazmayacağımı biliyorum: Bir kere Çocuk Tiyatrosunun yararlarına kesinlikle değinmeyeceğim. Hele çocuk psikolojisi ve eğitimdeki yerinin sözünü bile etmeyeceğim! Her şey bir yana, Çocuk Tiyatrosunun yeni bir seyirci kitlesinin yetiştirilmesi demek olduğunu anımsatmak içimden gelmiyor. Bu konuları o kadar çok yazdım, tartıştım ki aynı şeyleri yinelemek bana yararsız ve gerçekdışı geliyor.
Ne ki, Çocuk Tiyatrosu denilince Muhsin Ertuğrul'u düşünmemek elimde değil. Ve içim burkularak O’nun 1935 yılının bir cumartesi günü (3 Ekim) Çocuk Tiyatrosunu başlattığı geliyor aklıma. Yazdıklarını düşünüyorum ister istemez, çocuklar için hazırlanan Tiyatro Gazetesi'ne (İkinci Teşrin 1936) bakıyorum yeniden, 1945-1946 tiyatro mevsiminde sahnelenen, Neşet Berküren'in yazdığı, Yavuz Eneren'in bestelediği "Memiş'in Rüyası" operetinin dergisini karıştırıyorum. Ve düşünüyorum. Türkiye'deki yozlaşmayı düşünüyorum. Tiyatroyu düşünüyorum, sonra yeniden Çocuk Tiyatrosunu... Ve Hocanın sözlerini: "Anlayışlı bir Belediye Reisi çıkar da İstanbul çocuklarının kolayca gelip gideceği bir semtte bir Çocuk Tiyatrosu kurarsa ve orada ilkokul öğrencilerine her gün temsiller verilirse ancak o zaman bu memleket gençliğine sanat zevki aşılanır, kafalar yine işlemeye başlar. Konuşma konusu toptan edebiyata ve sanata yükselir..." Burada "Anlayışlı bir Belediye Reisi”ne hayıflanmaktan çok, "kafalar yine işlemeye başlar" ile "konuşma konusu toptan edebiyata ve sanata yükselir" tümcelerine takılıyorum. Kafaların yeniden işlemesi... Durmuş bir saat mi ki kafa, çalıştırıldığında durduğu yerden işlemeye başlasın?... Keşke öyle olsaydı.
Ardından Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin açmış olduğu kış okulları kapsamında, bir gecekondu mahallesinde, "Tiyatro" ya da "Yaratıcı Drama" adı altında vermeye çalıştığım dersler geliyor aklıma. Anne-babaların %90'dan fazlasının okuma yazma bilmediği bir ortamda tiyatro kültürünü aşılamak bir yana, baktığını görebilme, gözlemleme, eleştiri gibi bireye özgü birtakım yetileri geliştirme, daha doğrusu "uyandırma" çabaları... Dinleme ve konuşmanın ne demek olduğunu bilmeyen çocuklar. Hayatlarında görüp görecekleri sinema da, tiyatro da, sanat da (?) televizyon. (Aralarından biri, dikkatimi çekmek için, sinemaya gittiğini söyledi.)
Ardından seyrettiğim "profesyonel" çocuk tiyatroları... Amatörlerce yazılmış, amatörlerce sahnelenen, amatörlerce oynanan oyunlar; sahipsiz, denetimsiz, baştan savma; "yaptım oldu" türünden. Ödenekli tiyatroların repertuar toplantılarında adı bile geçmeyen, son anda apar topar sahneye atılan çocuk oyunları...
Genel coğrafya böyle olunca, kanımca asıl konu "Çocuk Tiyatrosu nasıl olmalı?" değil, "Çocuk Tiyatrosunu nasıl düzeltebiliriz?", "İşe nereden başlamalıyız?" sorularına yanıtlar aramak ve bunun yollarını araştırmak olmalıdır artık.
Tabii ki, Çocuk Tiyatrosu kavramını Tiyatro kavramından, Tiyatro kavramını, Sanat kavramından ayrı düşünmek olanaksız. Bu bağlamda sorunu doğal olarak, içinde yaşadığımız toplum düzeninden, sanata ve sanatçıya verilen maddi ve manevi değerden soyutlayamayız.
Peki ama durum böyle diye, Çocuk Tiyatrosunu yok mu sayacağız? "Hedefimiz gençlik" diyen tiyatro ve öteki sanat kuruluşları bu gençlerin bir de çocuklukları olduğunu ve kişinin ancak o dönemde eğitilirse iyi bir sanatsever olabileceğini nasıl gözardı ederler? Çocuklara sanat için hiçbir çaba göstermeden, doğrudan yetişkinlere yönelik gerçekleştirilen etkinliklerde, ısrarla gençlerin amaçlandığını vurgulamak ne derece sağlıklı bir davranıştır, doğrusu bilemiyorum.
Uzun lafın kısası:
Çocuk Tiyatrosunun nerede olduğunu söyle, sana tiyatronun nerede olduğunu söyleyeyim.
Sahi, biz tiyatronun neresindeyiz?
  • YAYIN ADI:
    Tiyatro Dergisi
  • YAYIN TARİHİ :
    Nisan 1995
*
*
aile, a. fugard, antigone, ast, a. vitez, anlatı, bilsak tiyatro, bilsak tiyatro atölyesi, b. karasu, b. necatigil, birey, brecht, boulgakov, baskı, birey olma, bir halk düşmanı, beden, bakış, bakan, bakılan, baktırma, büchner, chéreau, cinsellik, claudel, çağdaş türk tiyatrosu, çağdaş tiyatro, çocuk/birey, çehov, çocuk oyunları, çocuk tiyatrosu, çağdaş sahne tasarımı, dil/beden, damıtılmış kırmızı, doğu-batı uygarlığı, dil/düşünce, düş/gerçek, dil ve düşünce, dram, danton'un ölümü, doksanüç, dil, dramaturgi, dramaturg, dostoyevski, dekor, dil arayışı, ellen stewart, eylem/özgürlük,