• Menfaat/Yarara temsiller
    Güllü Agop'un Osmanlı Tiyatrosu oyuncularla bir sözleşme taslağı hazırlar. Taslağın 7. maddesine göre her oyuncu için, biri yaz öteki kış döneminde olmak üzere "yarara temsil" verilecektir. Ancak oyunu sağlamak, yararına temsil verilecek olan oyuncuya düşmektedir. Söz konusu oyunu sonradan sahnelemek hakkı Güllü Agop'un olacak, yazar da buna imzasıyla izin verecektir. Önemli bir nokta da, oyuncuya düşün payın tiyatronun giderleri düşüldükten sonra hesaplanmasıdır. 
    Erol Günaydın'ın anılarından "menfaat günleri" geleneğinin sürdüğünü öğreniyoruz.

    Tanzimat ve İstibdat Döneminde Türk Tiyatrosu, Metin And. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1972, s:133,134

    İki Kalas Bir Heves, Eol Günaydın Kitabı, söyleşi: Emine Algan.Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 2. baskı, Ankara 2007, s:209
  • Tuluat tiyatrosunda Punto yöntemi
    Tuluat tiyatrosunda gişe gelirinden oyunculara pay dağıtılırdı, bunun bir adı da "punto" idi. Örneğin komik üç pay, Efendi veya Bey iki-iki buçuk pay, kadınlar iki pay, taklitler yarım paydan bir buçuk paya kadar alırlardı.
    Güllü Agop'un Osmanlı Tiyatrosu ile Mınakyan'ın Osmanlı Dram Kumpanyası da  punto ile pay dağıtımı uygulamıştır. 

    Tanzimat ve İstibdat Döneminde Türk Tiyatrosu, Maten And. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1972, s:131
  • Suflörün zerafeti
    "...Tiyatronun hal-i intizamı ve oyuncuların maharetinden ziyade muarrif yani suflörün zerafeti ve muzika ahengi lazımdır. Çünkü şimdiki mevcut tiyatronun muarrifi yakın localarla öndeki sandalyelerden işitilir işitilir surette gayet dik suretle oyunu tarif ediyorlar ve mızıkalar ise vakitli vakitsiz çalıyorlar"

    Tanzimet ve İstibdat Döneminde Türk Tiyatrosu, Metin And. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1972, s:118
  • "Mantarlı komik"
    "Mantarlı komik" tuluatçılar arasında bıyığı ve kaşı yakılmış şişe mantarı ile karartılmış İbiş'i canlandıran oyuncuya denirdi. 

    Sahnede Elli Sene, Ahmet Fehim. Mitos-Boyut Yayınları, İstanbul 2002, s:126
  • Oyun içinde gelecek oyunun duyurusu
    "Halk pür heyecan dramı izliyor. Oyunun bitmesine bir perde kaldı. Adettir, son perdeden evvel rejisör perde önüne çıkar, haftaya oyunun ismini açıklar."

    Makaleler/Doksanlık Penceremden, Hagop Ayvaz makalesi. Hrant Dink Vakfı arşivi, 20...0110
  • Komik-i Şehir'in anlamı
    Komik-i Şehir, "ünlü komik" demektir.
  • Tuluat tiyatrosunda "Şano"nun anlamı
    Tuluat tiyatrosunda şano "tiyatro sahnesi" anlamına gelir.
  • Muammer Karaca'nın esprili diyaloglarının yazarı
    ...Beliğ Selönü adını anmadan geçemiyeceğim. Selönü, Muammer ağabeyin tüm oyunlarındaki rollerine O'nun konuşacağı esprili diyaloğları yazardı. Oyun sahneye koyulurken piyes Beliğ ağabeye gider, o Muammer ağabeyin rolünü kendine özgü esprilerle zenginleştirir ve getirirdi...

    Ustalarım, Müjdat Gezen. Miyatro Yayıncılık, İstanbul 1982, s:47
  • Tiyatroda menfaat günleri
    "Her hafta veya her ay belirli bir günde bir oyuncu için oynanırdı oyun ve hasılat ona verilirdi; bu günlere  'menfaat günleri' denirdi".
    (Erol Günaydın)

    İki Kalas Bir Heves (Erol Günaydın Kitabı), Emine Algan. İş Yayınl. İst. 2007 (2. baskı), s:209
  • İtalyan sahnesinin teknisyenleri eski denizcilerden oluşurdu.
    "İtalyan sahnesinin teknisyenleri eski denizcilerden oluşurdu ve tüm teknikler denizciliğin esaslarına dayalıdır. Uzun deniz yolculukları üç malzemenin (bez, ip,makara) kullanıldığı tekniklere dayanılarak yapılırdı." (Metin Deniz)

    "Tiyatroda Mekan ve İnsan",  (Nihal Geyran Koldaş). Maya Kitap Yayınl. İstanbul 2003, s:170
  • Tulûat Tiyatrosunda Kondüvit...
    (Halide Pişkin - İhsan Balkır'ın tuluat tiyatrosunda) "... Alelacele anlatılan oyundan aklımda kalan bunlar. Uzun bir kağıda, bu kağıda kondüvit diyorlardı, sırasıyla tablolar, sahneler ve o tablolarda, sahnelerde bulunacak oyuncuların adları yazılıp kuliste görünecek bir yere asılırdı. Oyuncular bu kağıda bakarak sahneye  giriş sıralarını, nerede ne yapacaklarını bileceklerdi. 

    (Silinmiş Alkışlar İçinde, Mücap Ofluoğlu. İş Bankası Yayınl. İstanbul 2008, s:164
  • Tiyatroda kısa boylu oyuncu sorunu
    "Gedikpaşa Tiyatrosunda yetişmiş Ahmet Fehim Efendi'den beri tiyatro oyuncuları, Burhanettin Tepsi dışında, kısa boyluymuş. Tiyatronun genel sanat yönetmeni Muhsin Bey, biraz uzun boylu aktörümüz olsun diyerek, 1944-1945 yılında, lise bitirmiş, boyları 1.80 olan gençler arasında bir sınav açtırmış, bu sınavla tiyatroya giren gençlere 1.80'likler deniyordu..."

    (Suya Yazı Yazanlar", Mücap Ofluoğlu. Mitos-Boyut yayınl. İstanbul 2003, s:198)
  • Monologcu...
    "Mühendishane-i Askeriye'den mezun, topçu binbaşılığından emekli, Pascal namiyle anılan, çok kuvvetli bir mukallit olan Sami Bey isminde bir monologcu vardı..."

    (Suya Yazı Yazanlar, Mücap Ofluoğlu. Mitos-Boyut Yayınl., İstanbul 2003, s:94)
  • II. Meşrutiyet döneminde tiyatro topluluğu patlaması
    II. Meşrutiyet döneminde 150'den fazla topluluk kurulmuş. Bir özellik de genellikle batan toplulukların kurucularının yeniden bir topluluk oluşturması...
  • Tiyatroda "karatahta "
    "Karatahta, bildiri levhasıdır. İdare ve rejisörlükten tiyatro mensuplarına bildirilecek her haber oraya asılır". 


    Uzun Hikayenin Sonu  ( Vasfi Rıza, Zobu). Omaş matbaacılık,  İstanbul 1990,  s:246
  • Bir Rica
    * Salonda yerinizi lütfen perde açılmadan önce almış bulununuz.
    * Her temsil sizin için bir tören havasında geçmelidir.
    * Temsil esnasında, bu esrarlı tören havasının ayak tıkırtıları, koltuk gıcırtıları ve fısıltılarla  bozulması ne çirkin bir tesir bırakır!
    * Şayet elinizde olmayan sebeplerden, temsile istisnaî olarak geç kalırsanız, sizi ancak perde kapandıktan sonra içeri bıraklak isteyecek olan memura lûtfen kızmayınız.
    * Temsillere zamanında gelen bütün seyirciler, size bu anlayışlı hareketiniz için teşekkür ederler ve kendileri de size karşı aynı nezaketle mukabele etmeyi vaadederler.  

    Küçük Sahne dergisi, Ekim 1953
  • 17. yüzyıl Japon tiyatrosunda Corumbo her bakımdan sahne düzenini sağlardı.
    17. yüzyıl Japon tiyatrosunda "Corumbo" denilen, sırtlarında papaz cüppelerine benzer siyah pelerin bulunan özel kişiler seyircinin gözü önünde oyunculara sufle verirlermiş. Kadın oyunculardan birinin giysisi (kadın rolleri erkeklerce oynanırdı) sarkıp bozulacak olursa Corumbo hemen koşar, bozulan yeri düzeltir, gerekirse saçına da çeki düzen verirdi. Oyun sırasında oyuncuların sahneye düşürdüğü ya da sahnede unuttuğu şeyleri toplamak da yine Corumbo'nun göreviydi. Bir savaş sahnesinin ardından yerde kalan başlıkları, silahları, harmaniyeleri vb. yine Corumbo toplar kaldırırdı. Bir yiğit sahnede öldüğünde Corumbo cesedin üstüne siyan bir örtü atar, oyuncu da örtünün altında sahneden kaybolurdu. Eylem tam karanlığı gerektirdiğinden Corumbo yiğidin ayak ucuna diz çöker, uzun bir sopanın ucuna yerleştirilmiş mumun ışığını onun yüzüne tutardı.

    Türk Dili Tiyatro Özel Sayısı, Temmuz 1966, s:775, (Vsevolod Meyerhold makalesi)
  • İlk Türkçe oyun yayımlandıktan sekiz yıl sonra sahnelendi.
    Tanzimat fermanından (1839) 21 yıl sonra (haftada iki kez) çıkarılan gazetede ilk Türkçe oyun yayımlandı. Ancak Türkçe oyun oynayacak sahne (zamanın deyimiyle "Tiyatrohane, oyunhane, lûbetgâh) bulunamadığından sekiz yıl beklemek zorunda kalındı.


    Türk Dili Tiyatro Özel Sayısı, Temmuz 1966, sayı:178, s:654 (Mustafa Nihat Özön makalesi) 
  • Shakespeare ve zührevi hastalıklar
    Kimi akademisyenlerce "yersiz zührevi takıntılara" sahip biri olarak betimlenir Shakespeare. Nitekim D.H.Lawrence onun kimi yapıtlarının zührevi hastalıklarla dolu olmasına çok şaşırır."Shakespeare'in Titremesi Orwell'in Öksürüğü" adlı kitabın yazarı John J.Ross'a göre ise "Shakespeare yapıtlarında frengi göndermeleri çağdaşlarına kıyasla çok daha bol, irkiltici ve klinik anlamda kesindir". 

    Shakespeare'in Titremesi Orwell'in Öksürüğü (John J.Ross). YKY, İst. 2015, s:18

  • "Suflör" yerine "Muallim" (Öğretmen) sözcüğünün kullanımı
    "... Bir de boyuna muallimden yardım bekliyor. Muallimin vazifesi ise yalnız şaşırdığı yerlerde yardım etmektir; öyle her kelimeyi harf-be-harf sana talim etmek değildir. Aznif kadın ise, muallim söylemeyince o da söylemiyeceğini bir yana bırakalım, muallim öksürecek olsa o da öksürecek gibi görünüyor...
     
    Tanzimat Tiyatrosu, Refik Ahmet Sevengil. Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1961, s:259
  • Marquis de Sade'ın suflörlüğü
    Marquis de Sade 1798 yılı Eylül ayı boyunca günlük 40 para karşılığında Versailles tiyatrosunda suflörlük yapmıştır.

    Lettres d'une vie (Jacques Ravenne). Editions 10/18, Paris 2014, s:181
  • 16. yüzyılda okulda tiyatro dersi
    1561-1586 yılları arasında İngiltere'de Tüccar Terziler Okulu'nun ilk müdürü olan Richard Mulcaster okula tiyatro dersi koydurdu ve öğrencileri birçok kez I. Elizabet'in önünde oyun sergiledi.

    Yaratıcılık, Aklın Sınırlarını Aşmak (Ken Robinson). Kitapyayınevi, İst. 2003, s:93
  • Politika, Sanat ve Ariane Mnouchkine
    "Neye hizmet ederiz ki anlamıyorsak eğer, açlık yüzünden ayaklanmaları anlamıyorsak ya da Filistinliler ve İsraillilerin neden barış yapamadığını... Marivaux'nun şu ya da bu sahnesinin nasıl yorumlanacağından çok kafamın ve yüreğimin içinde hep bunlar dolanıp durur, Marivaux'yu çok sevsem de.
  • Sanat bilindiğinden de eskiye dayanır
    Sanat ( resim, gravür, heykel, soyut ve figüratif betimlemeler, müzik aletleri vb.); İ.Ö. 50.000'e doğru Cro-Magnon'larda (bir insan soyu) bütün biçimleriyle ortaya çıkmıştır.

    Dilin En Güzel Tarihi. (Pascal Picq, Laurent Sagart, Ghislaine Dehaene, Cécile Lestienne. Sema Rifat çevirisi). İş Bankası Yayınl. İst. 2014 (2. baskı), s:48
  • Moğollar dönenminde tiyatro önem kazandı
    "Yoksulların öne çıkarılması, Moğolların halk sanatına, özellikle de Kin'ler ve Song'lar tarafından çok hakir görülen tiyatroya meraklı olmaları sayesinde, tiyatro önem kazandı ve yeni bir edebi türün kökeninin oluşturdu. San -kiu adı verilen bu tür sıradan insanları gerçekçi bir biçimde sahneye taşıyordu." (Çin, XIII. yüzyıl)

    Cengiz Han ve Moğol İmparatorluğu. Jean-Paul Roux, Ali Berktay çevirisi. YKY, İstanbul 2012, s:74                                                                  
  • 1789 öncesinde Paris'te tiyatro sayısı 23'tür...
    Fransız Devriminin (1789) hemen öncesinde Paris'te 23 tiyatro topluluğu bulunur.
    1807'de sayı 32'ye çıkar, 1830'lu yıllarda ise 44 topluluk düzenli olarak perde açmaktadır.

    (İmaginations mėlodramatiques, Peter Brooks. Editions classiques Garnier,Paris 2010, p:108)
  • Tanzimat döneminde basılı kitabın sayısı birkaç bini geçmemiş
    "Osmanlı aydınının bu dönemde çok okuyup yazdığını söylemek güçtü. 1822-1842 yılların arasında 250 kadar eserin basıldığı, bütün Tanzimat döneminde basılı kitabın birkaç bini geçmediği biliniyor."

    (İmparatorluğun en uzun 100 yılı, İlber Ortaylı. Timaş yayınl. İst. 2011, s:282)
  • "Madmazellerin izlemesi sakıncalıdır"
    6 Mart 1914'te İstanbul'a turneye gelen ünlü Yunan tiyatro oyuncusu Kiveli ile topluluğunun Variete Tiyatrosu'nda sahnelediği "Prens Eğitiliyor" adlı komedinin duyurusunda, gazetelerin belirttiklerine göre, "matmazellerin izlemesi sakıncalıdır" uyarısı vardı.

    İstanbullu Rumlar, Sula Bozis. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınl. İst. 2011, s:176
  • Victor Hugo, döneminin Devlet Tiyatrosunu, iki oyununu gerekçesiz olarak sahneden kaldırdığı için mahkemeye verir.
    "Marion  de Lorme" ve "Angelo" adlı oyunlarını keyfi bir biçimde sahneden kaldırdığı için Fransız Tiyatrosu'nu (dönemin Devlet Tiyatrosu) mahkemeye verir Hugo. Ancak konu giderek Eski/Yeni çatışmasına, siyasal ve yazınsal sansüre, ardından da Devlet Tiyatrosuna baskı yapan bir takımın ("klik") suçlanmasına dönüşür. Duruşmada devreye giren yazar ünlü konuşmasını yapar ve davayı kazanır.
    (Mahkeme tutanakları ve Hugo'nun savunması için, bakınız: Makale bölümü/Diğer/"Ölümünün 100. yılında; Victor Hugo Fransız Tiyatrosu'na karşı".)
  • Abdülmecit Dolmabahçe saray tiyatrosunu neden yaptırdı?
    "Padişahın umumi eğlence yerlerine gitmesini hoş bulmayan bazı eski kafalılar dedikodu yapmaya başlamışlar, bu gibi hareketlerin padişahlık ağırbaşlılığı ile uygun olmadığını söyleyip ortalığı karıştırmak istemişlerdi. Yenilik hareketlerini sever gibi görünmekle beraber karakter itibarile zayıf olan Abdülmecit bu dedikodular üzerine Beyoğlu tiyatrolarına gitmekten vazgeçti, Dolmabahçe silahhanesinde Avrupa'lı mimarlara bir tiyatro binası yaptırıldı."

    (Yakın Çağlarda Türk Tiyatrosu, R. A. Sevengil, Kanaat Kütüphanesi, İstanbul 1934, s:16)
  • Namık Kemal'in "Kara bela" oyununda bayılmalar
    Namık Kemal'in 1876'da yazıp 1908'de yayımladığı, pek de uzun olmayan "Kara Bela" adlı oyununda kişiler tam dokuz kez "bayılır", "yere yığılır". Dokuzuncu sahnede yazar iyice coşar ve Behrever Banu'nun dadısını şöyle konuşturur: "Lala! Nasıl görmüyorum? Dünden beri saatte bir bayılıyor. Vücudunun yarısı kalmadı..."
  • Darülbedayi sahnesi için uzun süre çingene kızlarını yetiştirmek düşünüldü.
    Müslüman kadınlara sahneye çıkma yasağı ve Ermenilerin Türkçe telaffuz sorunu yüzünden, Darülbedayi'nin kurulma aşamasında uzun süre Çingene kızlarını öğrenci olarak alıp yetiştirmek düşüncesi dolaştı ortalıkta. Ancak adları Türk adlarına benzediğinden  "taasuba dokunur ve hükümetin başına iş açılır mülahazasile ve ret cevabile karşılanmıştı."

    Yakın Çağlarda Türk Tiyatrosu I, Refik Ahmet Sevengil. Kanaat Kütüphanesi, İstanbul 1934, s:113)
  • Türkçe oynanan ilk oyunları bir Ermeni sanatçıya borçluyuz.
    Türkçe oynanan ilk oyunları (1847'de saraydaki Türkçe Moliere gösterileri dışında) Sırap Hekimyan'a borçluyuz.

    (Osmanlı Tiyatrosu, Metin And, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara 1999, s:178)
  • Klasik oyun metinleri neden beş perdedir?
    XVII. yüzyıl klasik oyun metinlerinin beş perde oluşmalarının pratik bir nedeni vardı: Sahneyi aydınlatan mumları değiştirme zorunluluğu (bu nedenle metinler ender olarak 400 dizeyi geçer). Perde araları aynı zamanda oldukça hareketli olan seyircinin soluklanma aralarıydı.

    (Dictionnaire Encyclopédique du Théâtre, "Acte" maddesi. Michel Corvin, Bordas, Paris 1995)
  • Sahneden seyirci sıralarının kalkması
    Louis-Léon-Félicité de Brancas (1733-1824) adlı bir Fransız zengin kendi parasıyla sahneye kimi seçkin kişiler için sıralar koydurtmak gibi, uzun yıllar hem oyunu hem de oyuncuları rahatsız eden bir alışkanlık edinmişti. Sonunda Comte de Lauraguais tüm sıraları satın alarak tiyatroyu bu dertten kurtarır.

    (Aktörlük Üzerine Aykırı Düşünceler. Diderot, Sosyal Yayınlar, İstanbul 1984, s:44)
  • 19. yüzyılda İstanbul'da dans okulu
    Güllü Agop'un Ermeni çağdaşlarından koreograf Mikael Çaprastçıyan 1869'da İstanbul'da bir dans okulu açar; derslere sanatçılar da katılır.

    (Osmanlı Tiyatrosu, Metin And, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara 1999, s:236)
  • Tiyatroda ahır hizmeti
    Osmanlı Tiyatrosu'na atla, arabayla gelenler için yönetim "mükemmel bir ahırcı tahsis kılmıştır".

    (Osmanlı Tiyatrosu, Metin And, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara 1999, s:110)
  • Küçük İsmail sarayı reddeder.
    Belli başlı tiyatrocuların saraya alındığı dönemde Küçük İsmail'e de teklif götürülür ancak o buna yanaşmaz.

    ( Osmanlı Tiyatrosu, Metin And, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara 1999, s:222)
  • Manzara nezareti
    Güllü Agop’un "Osmanlı Tiyatrosu”nda oyun yönetmenliği “Manzara nezareti”; yönetmen, "Manzara nazırı"; dekoratör ise “Manzara müzeyyini” olarak tanımlanırdı.

    (Türk Tiyatrosunun Evreleri, Metin And. Turhan Kitabevi, 1983, s:202)